22 Mart 2009

Devrim Yolunda Sıkılan Her Mermi Mübahdır

Makyavel'in Prens'ini okuyorum. Politik liderin nasıl olması gerektiğini anlatan 1500'lerde yazılmış bir kitap. Bir hükümdar olarak yapman gerekeni sürekli tekrarlamış : Amaç için her yol mübahdır.



60'lı 70'li yıllarda Almanya'da terörist saldıralar yapan bir örgütün tarihçesiyle karşı karşıyayız. 
Kornolojik bir belgesel havasında geçiyor film. Örgütün liderleri Andreas Baader ve Ulrike Meinhof ön planda bahsi geçenler. 

Baader asi, sert bir adam ve devrim ateşiyle yanıp tutuşuyor. Meinhof ise bilinen bir gazetecidir ve devrim yazıları yazmakta televizyonlarda konuşmaktadır. Yani Baader icraati Meinhof ise ideoloji körüklemeye çalışırlar. Tabi bir de gudrun ensslin var. Baarder'in sevgilisi ve örgütün ateşli savunucusu. Meinhof ile çatışıyor ve onun yazılarını değiştirip yeterince iyi bir devrimci olmamkla suçluyor. Manken gibi bir kız. Abartılmış bir güzellik. 

Film stefan aust'un kitabından uyarlama. Karakterlerin ve olayların incelenmesi gibi duran bir senaryo. Ne var senaryoda. İranı Şahını protesto eden bir topluluğa saldıran şah yandaşları ve onları destekleyen polis örgütü kışkırtmış oluyor. Bir öğrencinin ölümü ve kızıl lider rudi dutschke'nin vurulması buna ön ayak sağlıyor. Bunun üzerine örgüt harekete geçiyor. İlk 20 dakika da bombalama, adam kaçırma, hapisten kaçma gibi bolca aksiyon görüyoruz.  Asıl gayeleri ve rahatsızlıkları Amerikanın Vietnama girmesi, İsrailin Filistini işgali gibi şeyler gibi duruyor. Yani global bir rahatsızlıkları var. Ürdüne gidip gerilla eğitimi alıyorlar. Dayanamayıp geri dönüyorlar. Burada iç çekişmeler başlarken yüce İstihbarat şefinin orta yol bulmaya çalışan aklı selim tavırlarını görüyoruz.  Sonra nerde kırılıyoruz? Amerikan Konsolosluklarına saldıranlar yakalanıyor hapse atılıyorlar. Baskınlarla tutuklanıyor geri kalanlar. Hapse atılanları kurtarmak için çeşitli saldırılar düzenleyen 2. ve 3. nesil üyeler. Bunu kınıyor içerdeki liderler. Uzayıp giden mahkemeler. Kaçırılan uçağa rağmen serbest bırakılmayınca hapiste intihar eden teröristler. Ama senaryo kimin neden bunları yaptığını yaşadığını anlatamıyor. Sadece devrim için sıkılan kurşunlardan bolca gösteriyor. 

Film bambaşka eleştiriler almış. Bir kesim aynı Waltz and Bashir gibi en azından bize olayları hatırlattı, eleştiren tarafları var. Almanya hükümetinin yanlış tutumlarını gösteriyor diyor. Bir kesim ise şiddetle filme karşı. Örgüt üyelerini adam öldüren, basit sebeplerle eylem yapan(Meinhof eşi kendini aldattığı için evden kaçınca daha aktif rollere bürünüyor mesela), kendi içinde çatışan, ne yaptığını tam da bilmeyen bir topluluk olarak göstermekle ve hapishane şartlarının ve hükümetin halk üzerindeki baskısının hiç anlatılmadığı ve yine yapılan eylemleri bu nedenle anlamsızlaştırdığından bahsediliyor. unutmamak gerekir ki Baader Meinhof o dönemde her dört Almandan birini inandırmayı başarmış ve destek toplamışlardır. Ve hükümet baskısı da çok açık şekilde ortada.

Ben filmi olaylardan haberdar olmayan cahil biri olarak izledim. Bu haliyle filme alınması bile başlı başına cesurca bir hareket olarak göründü bana. Ama sanki hükümeti çok da suçlamayan, örgütü kanlı saldırılar yapan bir avuç grup gibi gösteren yapısı rahatsız edici. Abartılı karekter gelgitleri gerçek dışı. Hatta olup olmadığından kesin emin olunmayan hatta bazılarının kurgu olduğu açıklanmış sahneler belgesel niteliğinde bir film için abartılı. Meinhof ile Gudrun'un saç başa kavgası gibi. Genç ne yaptığını bilmeyen, neden eyleme geçmeye karar verdiği belli değil. Grup sanki mankenler topluluğu gibi pozlar veriyor ve hepsi cool. Buna rağmen oyunculuklar oldukça iyi. Yani aksayan senaryo. Bu oldukça aşikar. Bir devrim filmi değil. Sadece satmaya çalışan bir film gibi duran anları var. Patlamalarla dolu bir hollywood filmini andırıyor. ideolijiden oldukça uzaklaşıyoruz. Aceleye getirilen pek çok durum ve görüş var gibi duruyor.  Ayrıca manken kızımız Gudrun Ensslin filmin baş kahramnı olmuş desek yanılmayız. Filmin adına dahil olmasa da en etkili karakter olarak öne sürülmesi garip. 



Filmin uzun süresinde daha rahat anlatılabilicek Almanya için özellikle önemli bu yapıt insana bir şeyler hatırlatırken sanki film satsın diye bazı değişiklikler yapmışa benziyor. Bu da rahatsız edici. Biz teröristleri severiz. Onları anlamak isteriz film izlerken. Zaten hesapları kesilmiş cellatları tarafından. Biz onların anısını yaşatmak ve hatırlamak için izliyoruz gibi geliyor bana. Ama yapımcıların para kazanmak için göürşü belli : Amaca giden yolda her yol mübahdır. 

7/10

Not : Yukardaki afiş örgüt üyelerini yakalamak için ülkeye dağıtılan afiş. Her bir üyenin başına 10000 mark ödül konmuş. Vahşi Batı Almanya.

4 yorum:

S 23 Mart 2009 22:01  

son yarim saatimi, hazine bulmus define avcisi gibi gecirmis bulunmaktayim.

Porco Rosso 24 Mart 2009 18:03  

desene kurşunlar yarım saatte tükendi :)
olsun. seni yarım saat bişeyle meşgul etmeyi becermek de başarı

Cüzzamlı Melek 9 Ağustos 2009 10:36  

basit sebeplerle eylem yapan(Meinhof eşi kendini aldattığı için evden kaçınca daha aktif rollere bürünüyor mesela),

kesinlikle katılmıyorum. ulrike'nin değişimi (hoş, değişmedi, level atladı) basit bir kadın kıskançlığı olarak açıklanamaz.
inandığı ve hayatını üstüne kurduğu değerler yer değiştirdi, hepsi bu.

S 9 Ağustos 2012 14:14  

bu blogu ilk keşfettiğim zamanı, o yarım saati (hızlı okuyorsam günahım ne), postları nasıl büyük keyifle okuduğumu hatırladım bugün. bazen iyi geliyor, buraya gelip, yazdıklarına bakmak. filmlere bakmak. bir geçmişe bakmak.

şimdi, kulaklığımı takıp kulağıma, yıllar sonra bir şarkıyı tekrar dinleyeceğim.

işe döneceğim.

şarkı mı ?

i'll tell u in another life when we are both cats.

  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP