03 Eylül 2009

21 Grams


Ölünce insanın 21 gram kaybettiğini söylerler.


Oyunculukarın çok çok iyi olduğu ve çok sevdiğim Naomi Watts'ın iyi performansına rağmen hiç göze gelmediği bir film aynı zamanda.

Arriaga ve Innarutu'nun az önce dediğim gibi birliktelikleri artık yeterli noktaya geldi dedirtti bu film bana. Ben de kendileri gibi kurgu yaparak farklı sırayla izlesem de filmlerini ikilinin doyuma ulaştığı belli. Ayrıca Arriaga'nın kendi filmi The Burning Plain'de de aynı kurgusal oyunla çekmesi iyice zorlama geldi.

Filmin dediği gibi 21 gram ağırlığı olan ruhun hayatı boyunca çektiği ve katlandığı acıların tonlarca olması oldukça ironik. Zaten "11 Eylül" için çektiği kısa filmde de "tanrının ışığı bizi aydınlatıyor mu yoksa kör mü ediyor?" diye sorarak bağnzlık boyutundaki "Tanrı İnancını" sorgulayan Innaritu bu filmde de evlilik ve tanrı üzerine yoğunlaşıyor. Zaten Babel'de de buna benzer olduğunu düşünmek yanlış olmaz.

İtiraf etmeliyim ki bu sıkaşmış kurgu yine de bu filmde işe yarıyor. Bunun farklı veya aynı türlerini görsek de hikayenin etkisini arttıran kurguyu destkelemekte olduğumu belirtmek isterim.

Yukardaki afişin "21" isimli dandik kumar ve poker filmininkiyle aynı olduğunu hatırladım ve uyuz oldum. Buna değil o dandik filme. Bu kadar mı berbat olunur.

Bu filmle ilgili en çok sevdiğim şey, amatör ruhla spontane çekildiği belli olan kısa film tadındaki sekanslardı. Bir açıdan "Amerikan Güzeli"ndeki poşeti andırır yanları vardı. Benim için çok değişik olmasa da sıkılmadan, karışık kurgulu(bu yazının olduğu gibi) ve iyi bir film izlemiş oldum. Şüphesiz tavsiye edilesi.
8/10

Not: Naomi Watts'a olan hayranlığım güzelliği yanı sıra, babasının Pink Floyd'un ses mühendisi olması ve bu güzel kızın ufakken sürekli Pink Floyd ile dolaşış olması ve o ruhu içine çekmiş olması.

Not2 : Var böyle bir sürü film, izlenmesi gerekip de benim denk gelemediğim. Arada güzel filmleri pas geçip dönmek keyifli.

6 yorum:

csyasoo 4 Eylül 2009 00:37  

Bu güzel değerlendirmeden sonra listeme ekledim 21 Grams'ı.

Afiş konusuna katılıyorum.Çükki biryerden tanıdık geliyordu bana da afiş.

7.oda 4 Eylül 2009 09:18  

ne kadar çok yıl geçmiş bu filmi izleyeli.. okudukça seni hatırlıyorum filmin karelerini hayal gibi..

sanki bir havuz görüntüsü damgasını vurmuş bu filmde benim içime..
var mıydı böyle bir sahne??
hayatın özeti gibi duran boş bir havuz ??

Porco Rosso 4 Eylül 2009 09:31  

kesinlikle vardı. çok güzledi.
boş, dağınık, pis bir havuz. ama yine de güzel gözüküyordu insanın gözüne.

Adsız 5 Eylül 2009 03:28  

Bir çok yerde rastladım "Arriaga ile Inarritu'nun birliktelikleri sıktı artık" türevindeki veya minvalindeki serzenişlere. Beni biraz huzursuz ediyor bu tür şeyler. Çünkü Arriaga ile Inarritu en başta bu şekilde tasarlamışlar üçlemeyi. Aslında ilk başta on ya da on bir tane kısa film çekmek için bir ara gelmişler. Fakat sonra konuları iç içe geçirip lineer olmayan bir kurguyu benimsemişler. Zaten Paramparça Aşklar ve Köpekler, 21 Gram ve Babel'e baktığımızda tek ortak noktaları kurguları ve "kıyısından köşesinden birbirlerine değen hayatlar" olayı. Üç filmi de çok ama çok sevmeme rağmen bence Arriaga ile Inarritu'nun en iyi ortaklığı Babel. O değil de bu üç film için hiç kimse "Sıktı artık bunlar" demesin; üzülürüm. Ortaklıkları üç filmlikti, bitti zaten. Sonraki işlerine isteyen istediğini söylesin. The Burning Plain'i izlemedim ama kurgusal açıdan yukarıda bahsettiğim filmlere benziyor oluşu kıl etti beni.

Unknown 5 Eylül 2009 08:48  

üçleme sıkmıyor zaten. çünkü bu kurgu hikayeleri anlamlı kılıp güzlleştiriyor. her üç filmi de ayrıca sevdim. özellikle paramparça aşklar köpeklerin benim için önemi bambaşkadır.

bu kurgu fazla tanıdık sadece. bir de aşklar köpekler, babel, burning plain en son bu olunca artık karışık kurgulu film izlemesem de olur bir ara. aslında burda halkayı bozan yine arriaganın kendisi ve filmi.

polunochnaya 15 Eylül 2009 15:29  

film güzeldi yani en azından iki üç arkadaşımla vakti zamanında sinemada gidip izlemiştik diye hatırlıyorum. hatta film çıkışında biryerlere gidip oturup 2 saat boyunca filmden konuşmayı bile başarmıştık. ama şimdi gelin sorun bana ne konuşmuştunuz o kadar diye hiçbirşey hatırlamıyorum. balık hafızalı oldugum nedeniyle hatırlamıyorum tamam. ama film gayet seyredilmesi gereken türdendi ve bunu hatırlıyorum.
paylaşım için teşekkürler. =)

  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP