11 Temmuz 2010

The Last Station

Amerikalılar için aşk herşeyden büyükmüş onu gördük.


Dur hemen vurma. Azıcık beni takip eden duygusal bir adam olduğumu bilir (biraz olsun öyleyim lan). Ama amerikalılar gibi aşık olmak zor arkadaş. Koca Tolstoy bile ne hale geldi bu uğurda. Karısının sevgisine bizim istediğimiz şekilde cevap vermeyince.

Bu filmi 7.oda sayesinde öne aldım. Burdan ona sesleniyorum (okuyor mu bilemedim gerçi) : Kardeşine söyle beni işe alsın. Ama iyi maaş versin. Yani hem sevdiğim işi yapayım hem para kazanayım istiyorum. Çok mu?

Filme gelecek olursak önemli bir şahsiyetin hayatının son dönemine ve düşüncelerine yakından bir bakış atmak için çok güzel. Belgeselvari kısımları sevdim. Ama romantizmin dozu biraz tutturulamamış. Yani bir Rus aşk filmi izleyecek olsam bu "Letyat Zhuravli" olurdu. En azından yaptığı ağır dramatik yapıyla izleyiciyi filmin sonunda yerine mıhlardı. Ama last station günümüz dünyasında hollywood için bile iddialı. Zira para getirisinin yüksek olması ve o oyuncuların maliyetini çıkarması neredeyse imkansız.

Ama neredeyse marksist bir düşünce yapısında olan ve sistemin tüm gerekliliklerini reddeten Tolstoy'a ve çalışmlarına göndermelerin daha çok olacağı bir film beklemiştim. Tabi ki bir Amerikan kitabndan bir Hollywood uyarlaması olunca bu noktada farklı şeylere değineibliyor.

Oyunculukların iyi olduğu. Uzun süresine rağmen sıkmayan önemli bir şahsı yakından tanıma olanağı veren bir film olması sebebiyle izlenmeli. Ama beklentileri düşük tutmak kaydıyla.

Peşin edit : Aslında düşününce hollywooda uzak bir film. Para kaygısı yok. Ama bu kadar paradan uzakken daha iyi olablirmiş. Olsun lan. Daha düzgün filmler çekin.

Not: Benden bir tolstoy çıkmayacağı ise tutarszlıklarımdan belli. Zaten karım da yok. Sorun değil.

7/10

3 yorum:

7.oda 13 Temmuz 2010 15:42  

senin her yazını okuyorum ben :)

öyle kötü bir zamana geldi ki filmi ben izleyemedim sinemada :((
bu yüzden film hakkında yorum yapamayacağım ama kardeşime valla ben bile diyorum "nolu beni de yanına al" diye :))
the secret in their eyes, the last station dan sonra the chaser ı da vizyona soktu söylemiş miydim? gerçi izmire geldi mi bilmiyorum.

7.oda 13 Temmuz 2010 15:43  
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Porco Rosso 14 Temmuz 2010 17:33  

biliyorum. hepsini izledim. hepsini izmirde gördüğüm herkese de tavsiye ettim. hatta secret in thier eyes' izleyen bir iki kişi oldu diye ibliyorum.

neyse kardeşin izmir temsilcisi falan ararsa haber verirsin :))

  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP