11 Mart 2011

127 Hours

Yalnız izlemeyecektim bu filmi.
Ben de Kazımla izledim.
(Kazım kim mi?. Kim olduğu değil kim olmadığı önemli)



yalnızlık paylaşılmaz.

Yalnızlık tercihi olmadığı an, insanın birilerine karşı özleminin artması ve pişmanlıklarını hatırlaması çok acı. Aynı şey unuttuğunuz bir şişe su ya da bir çakıya da hissedileibliyormuş.

Aoron bir kanyonda düşüp kolu kayanın altında sıkışınca tek olduğu saatler boyunca nispeten hatalarını ve özellikle kendini yanlızlığa sürükleyişini sorgular. Bir yandan da mevcut durumdan kurtulmak için türlü şeyler dener.

Filmin. into the wild göndermesi güzel.
Burdaki tek gönderme üstelik medeniyetten uzaklaşmaya rağmen kopamamayı gösteren uçak sahnesi de değil. öncesinde insanları çok takmayıp yalnız kalmayı tercih eden karakterin ölümle yüzleşince adını ve varlığını hatırlatmak için sürekli adını söyleyip duvara kazıması da benzer ona. ölünce bir kimlik sahibi olmak ve hatırlanmak istemek ironiktir kanımca. yersiz midir bilemedim.

ölmek belki kötüdür ama tek başınayken öleceğini bilerek yaşamak dayanılamaz bir ağırlıktır diyor film. sonra da haytta kalma içgüdüsü herşeyden üstündüre getiriyor.

ama tek mekanda 96 dakika sıkıcı olailbir diye Danny Boyle öncesine aralarına müdahele etmiş.
farklı kameralar ve müziklerle de sıkışmış bir adamın filmine hareket katmış.

sıkılmadan izleniyor ve bir sonraki kare merak ediliyor. James Franco gerçekten iyi oynamış.
Bu adamı her yönüyle sevmeye başladım sanırım. Ocsar'ın iyi filmlerinden. Bir King's Speec'ten iyi en azından.
7,5/10


0 yorum:

  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP