10 Kasım 2012

The Angel's Share

Meleklerin payı 


Ken Loach kadar işçilerin payını veren bir adam daha var mı acaba? Öyle sıradan hikayeler anlatıyor ki sevmemek mümkün değil. Öyle babacan anlatıyor ki empati kurmamak şüphe uyandırır.

Paul Levarty ile ortalığı da insanlara olan inancı da bitmemiş bu adamın. Açıkcası önceki filmi Route Irish ile şiddete bu kadar yaklaşması (haklı olsa bile) bir an "lan noluyor dedirtse de bu filmiyle yine sıcak iç ısıtan yıllandıkça güzelleşen bir viski gibi olduğunu ispatladı.

Robby başı beladan kurtulmayan (daha doğrusu kendini beladan korumak konusunda sıkıntıları olan) bir gençtir. Son vukuatı sonucu kamu hizmeti cezası alır. Burada Harry kendisinin elinden tutar ve onu viskiyle tanıştırır. Viski Robby'nin hayatını değiştirecektir. Şişelerin peşinden koşturuacak ama karısı ve doğacak çocuğu için güzel bir hayat için çabalayacaktır.

Açıkcası filmin aksayan net bölümleri var. Ama film o kadar sevgi dolu ki her şeyi boşvermek mümkün.


3 yorum:

ophelia 11 Kasım 2012 21:07  

Filmi, Film Ekimi kapsamında izlemiştim. Bu Ken Loach'un izlediğim ikinci filmi. Belki aksayan yönleri vardır filmin; ama açıkçası izlerken hiç farkına varmadım, bir solukta izledim. Çok sevmediğim bir tabir olmakla birlikte hakikaten insanın içini ısıtan, hayata karşı şöyle bir gülümseten bir filmdi. İzlemeyenlere tavsiye ederim.

Porco Rosso 15 Kasım 2012 16:08  

filminatladığı yerler kesin var. viskiyi o kadar iyi tatması. bu kadar çabuk farkı anlayacak deneyimi sağlayan para kötü adamların durumu vb gibi var. KArakterlerde eksikler var.

ama dediğin gibi bunlar hiç önemli değil. güzel akıcı sıcak bir film.

peki aynısını türkiyede çeksek aynı semptikliği hissedecek miydik acaba?

ophelia 17 Kasım 2012 00:48  

Türk yapımı olsaydı muhtemelen aksayan yönleri gözümüze çok daha fazla batacaktı. Mesela ben böyle bi hikayeyi izlemek için sinemaya gitmeyecektim, ondan eminim =)

  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP