'en uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan'
27 Mart 2011
16 Mart 2011
15 Mart 2011
Prensesin Uykusu
oha. resmen kötü film.hayır nesine iyi diyeyim ki. (genco erkal'ı tenzih ederim. o ayrı)
ama klişeleri kıracam sanrısı içinde olup sürekli bunu sayıklayıp sonra da yapamamak ve bu sırada anlatacağını düşündürttüğü herşeyi pas geçen bir film yapmak nedir yani?
ne masallara boğdu bizi ki kaldırırdı film azıcık cesur olsalardı, ne özgün bir senaryo yarattı ne karakterlerin geçmişi hariç bize birşey verdi.
sevdiğim sahne düşünüyorum. o da yok. sevdiğim redd grubunun olduğu sahneler bile çok sıkıcıydı üstelik.
maalesef izlenmese olur filmlerden. ancak anneniz bana bir türk filmi koy deyince takarsınız dvdplayera. Malum anneler bilgisayardan izlemeyi sevmiyorlar.
5/10
ya neden bile bile kötü film izliyorum ki? neden?
Gönderen Porco Rosso zaman: 10:53 0 yorum
Etiketler: 2011, 5/10, çağan ırmak, prensesin uykusu, Türkiye
13 Mart 2011
Enter The Void
Bazı şeyler hiç bitmesin istersin. Bu film bitmemeliydi. Bitmeyecekti. Ya da böyle bitmeyecekti.
arada boşluğa girmek gerekir. çıkamayacağını bile bile olsa da gerekir.
kışkırtıcı.
hani dvd'lerin üzerinde yazar ya "kışkırtıcı" "new york times" diye. bu film öyle.
insanı kışkırtıyor. teknik sınırları zorlayışı insanı mest ediyor önce sonra hikayenin çarpıcı gidişatı adamı sardıyor. geriye her zamanki etkiyi yaratan alt metninde herşeye giydiren ve istisnasız her sorunun cevabını veren bir gaspar noe filmi kalıyor.
bitmeseydi iyiydi.
biraz sinema seven kişinin izlemek zorunda olduğu filmdir. ders gibi bile olsa izlenmeli. yarım kalmamalı.
Gönderen Porco Rosso zaman: 20:14 9 yorum
Etiketler: 8/10, enter the void, Fransa, GASPAR NOE
11 Mart 2011
127 Hours
Yalnız izlemeyecektim bu filmi.
Ben de Kazımla izledim.
(Kazım kim mi?. Kim olduğu değil kim olmadığı önemli)
yalnızlık paylaşılmaz.
Yalnızlık tercihi olmadığı an, insanın birilerine karşı özleminin artması ve pişmanlıklarını hatırlaması çok acı. Aynı şey unuttuğunuz bir şişe su ya da bir çakıya da hissedileibliyormuş.
Aoron bir kanyonda düşüp kolu kayanın altında sıkışınca tek olduğu saatler boyunca nispeten hatalarını ve özellikle kendini yanlızlığa sürükleyişini sorgular. Bir yandan da mevcut durumdan kurtulmak için türlü şeyler dener.
Filmin. into the wild göndermesi güzel.
Burdaki tek gönderme üstelik medeniyetten uzaklaşmaya rağmen kopamamayı gösteren uçak sahnesi de değil. öncesinde insanları çok takmayıp yalnız kalmayı tercih eden karakterin ölümle yüzleşince adını ve varlığını hatırlatmak için sürekli adını söyleyip duvara kazıması da benzer ona. ölünce bir kimlik sahibi olmak ve hatırlanmak istemek ironiktir kanımca. yersiz midir bilemedim.
ölmek belki kötüdür ama tek başınayken öleceğini bilerek yaşamak dayanılamaz bir ağırlıktır diyor film. sonra da haytta kalma içgüdüsü herşeyden üstündüre getiriyor.
ama tek mekanda 96 dakika sıkıcı olailbir diye Danny Boyle öncesine aralarına müdahele etmiş.
farklı kameralar ve müziklerle de sıkışmış bir adamın filmine hareket katmış.
sıkılmadan izleniyor ve bir sonraki kare merak ediliyor. James Franco gerçekten iyi oynamış.
Bu adamı her yönüyle sevmeye başladım sanırım. Ocsar'ın iyi filmlerinden. Bir King's Speec'ten iyi en azından.
7,5/10
Gönderen Porco Rosso zaman: 15:46 0 yorum
Etiketler: 127 hours, 2011, 7/10, amerika, danny boyle, james franco
10 Mart 2011
Eyyvah Eyyvah 2
Eline yüzüne bulaştırmadan.
valla ilki sonrasında beklentili izledim bu sefer ve yine güldüm. hele ki mantar yedikleri sahnede altıma kaçıracaktım.
gayet düzgün. eğlenceli. suyunu çıkarmayan cıvımayan bir film. ilki tadında basitleşme yoluna kaçmayan bir şekilde devam ediyor.
izlenir aga bu film. yemişim sanatını. güldüm mü güldüm. yeter.
azla yetinmek lazım. kasmayınca güzel oluyor.
7,5/10
Gönderen Porco Rosso zaman: 09:08 0 yorum
Etiketler: 7/10, ata demirer, eyvah eyvah, komedi, Türkiye
09 Mart 2011
I am Love
Valla bazı filmleri izlerken sıkılırsın ruhun daralır ama sonra bir kaç gün geçince tadına varırsın anlamaya başlarsın. Bir anda derinleşmeye başlar. Düşündürtür sana. Bu film öyle değil. Canının sıkıldığıyla kalıyorsun.
Rusyada fakir güzel bir kızken İtalyan zengin bir koca aracılığıyla Romaya gelen ve burjuvaizinin göbeğinde sırıtmadan yaşayan Tilda (adını unuttum. tilda swinton) hayatının rutuninden ve daha fazlası aileyi çevirmenin yarattığı baskıdan sıkılmıştır. Oğlunun aşçı arkadaşı bir anda karşısına çıkar ve o nasıl olduğunu bile anlamadan onun çekimine kaptırıp tehlikeli sulara sürdü. Tabi ki her burjuva filmi gibi bu da felaketin başlangıcıdır.
Böyle işte. Cloud Chabrol'den hallice. İyi demek istemeidm. Onun gibi işte.
Memeler. tilda yine taş yine güzel. seviyorum ben o kadını.
Filmin tek iyi yanı o.
6/10
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Bu Blogda Ara
Liste Liste Liste
Takip Edenler
İzlediklerim
Ben ve Sen ve Bildiğimiz Herkes
Etiketler
8/10
(88)
7/10
(84)
6/10
(58)
9/10
(58)
hollywood
(48)
2013
(44)
2011
(43)
beklenen film
(42)
ingiltere
(40)
müzik
(39)
Türkiye
(37)
komedi
(33)
2012
(27)
kişisel
(26)
5/10
(25)
video
(25)
bağımsız
(22)
liste
(22)
politik
(21)
istanbul film festivali
(19)
Fransa
(18)
festival
(18)
oscar
(16)
dizi
(15)
10/10
(13)
bilim kurgu
(13)
gerilim
(11)
kitap
(11)
romantik-komedi
(11)
sundance
(10)
uyarlama
(10)
belgesel
(8)
2000s
(7)
savaş
(6)
zamanında izlenmiş
(5)
4/10
(4)
documentry
(4)
porco rosso
(4)
2010un en iyi filmleri
(3)
3/10
(3)
belçika
(3)
1940s
(2)
1950
(2)
1960s
(2)
3D
(2)
top 20
(1)
top five
(1)