müzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
müzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Ocak 2015

Frank

Müzik filmi diye izledik, sonuna kadar da öyleymiş meğersem.


Başka bir şey yok gibi amalistelere en iyi film diye girmiş. Hep dedim bu sene itibariyle karmaşık iş hayatı bebeğimizin doğması ile kafam değişti sanırım. Filmi sevmedim mi? sevdim. Ama biraz sıkıldım biraz dağınık buldum. Aslında eğlenceli ve müzikseverler için iyi bir film.

Klavye çalan adamımız hasbelkader bir gruba girer ve çok uzun süren albüm yapma çalışmaları için bir göl evine kapanırlar. Burada yaşananlar ve sosyal medyadan paylaştıklarıyla hayatları yön değiştirir ve günümüz amatör gruplarının girdiği sürece dahil olurlar. Ama Frank grubun vokali ve her şeyi olarak değişik biridir ve onunla hiçbir şey kolay değildir.

7/10

03 Kasım 2014

inside llewyn davis

löyn gibi ne çok arkadaşımız olmuştur (belki de öyle dönemlerimiz olmuştur). savrulup duran ve yolunu bulamayan. bu yüzden filmi karakterin içine girebilmesi ve tanıdık hissettirebilmesi insanı etkiliyor.



daha önce my name is joe için yazmıştım. löyn de öyle : hayatta hiç yanlış yapmadan nasıl çuvallanacağını gösteren film'lerden.

Begin Again

Once'ın yönetmeni John Carney'den Mark Ruffolove Keira Knigthly'li güzel film.


Sevgilisi ünlü bir şarkıcı oluverince kendini Amerikda bulan Gretta (Knightley) ilk zamanlarını keyifle geçirirken şöhreti kaldıramayan sevgilisinin kendini aldatmasıyla amerikada yalnız bulmuşken, kayıplara karışmış ve hiç bir şey üretmeyen yapımcı Dan (Ruffalo) ile tanışır ve kendi albümleriniyapmaya karar verirler.

Film yine değişik yerlerde değişik şarkılar yapma sürecini aktarıyor. Once'a bayağa benziyor aslında. 
Bence izlemesi keyifli ve güzel bir film. Kış ayları da geldi. Evde zaman geçirmek isteyenlere.

24 Ağustos 2012

Football Is A Part of I


Bob Marley 11 Mayıs 1981’de öldüğünde mezarına gitarı (Gibson Les Paul), biraz marihuana, bir incil, bir yüzük ve bir futbol topuyla beraber gömüldü.



Özgürlük. Futbol özgürlüktür, bütün bir evren için. Futbolu seviyorum çünkü oynamak için yetenekli olman gerekir.(1)Bir çok insan Bob Marley’in fanatik bir futbolcu ve taraftar olduğunu duyunca şaşırır. Bu Jamaikalı, regi şarkıcısı, politik aktivist, ot içen adamın futbolla olan birlikteliği dikkat çekicidir. Hayatının iki aşkıdır müzik ve futbol. Ama çoğumuz onu sadece yaptığı müzikle tanıyoruz.

Oysa Bob Marley turnede ya da stüdyoda kayıtta bile olsa hemen hemen her gün mutlaka top oynardı. Arkadaşlarıyla birlikteyken her fırsatta futbol konuşulurdu. Televizyondan maçları takip etmekten de geri kalmazdı. Tuttuğu takım Santos (Brezilya), en sevdiği topçu ise Edson Arantes do Nascimento idi. Diğer adıyla Pele. Bir diğer sevdiği futbolcu ise Pele’nin rakibi Arjantinli Ossie Ardiles’di. 1970 de Rio de Jeneiro ziyareti sırasında birkaç müzisyen, sokak çocukları ve 1970 brezilya milli takımından oyuncularla beraber maç yaparken ona Santos forması verdiler. Sırtında 10 numara yazıyordu. Marley bunun üzerine şöyle dedi : “Ben de Pele gibi her mevkide oynayabiliyorum”. Evet Bob Marley hayatın içinde her yerdeydi ve şöhret onu gerçek hayatın dışına atamamıştı.

O maçı izlemiş olan bir Brezilyalı fotoğrafçının maçla ilgili yorumu ise ilginçtir : "Maç gerçekten kısa sürdü. Tanrıya şükür her şey çok hızlıydı. Çünkü maç çok berbattı. Bob ise felaketti. Gerçekten oynayamıyordu. 1’den 10’a bir puanlamada Bob’a 1.5 verirdim”. Island Records'un Britanyalı yapımcısı Trevor Wyatt ise İngiltere'deki bir maç sonrası : "Sürekli pas vermeye çalışıyordu. Çünkü Bob oyunda da gerçekte olduğu gibi bir adamdı, top her zaman ona geliyordu ve o da pas veriyordu. Genelde orta sahadaydı ve ona kaptan diyorlardı. Çok iyilerdi. Brazilya gibi."

Hangi açıklamaya inanacağımı bilemesem de, bu kadar futbolu seven –sevdiğim- adamın kötü oynadığına inanmak istemiyorum. Çocukluğundan beri futbol oynayan biri en azından İbrahim Üzülmezden daha iyidir diye düşünüyorum. Arkadaşları eğer müzisyen olmasaydı onun iyi bir orta saha oyuncusu olacağını düşünüyorlardı. Hızlı ve yaratıcı bir orta saha. Jamaika için yaptıkları, dünya için yaptıkları ve barış mücadelelerine liderlik ettiği düşünüldüğünde kaptan olması ve orta sahada bir maestro gibi takımını yöneteceğine şaşırmamak gerekir. Hagi gibi yaratıcıyken Guardiola gibi kibar ve cömertti. Mücadeleden asla vazgeçmezdi.

Bu mücadeleci yapısı nedeniyle bir barış mitinginde sahneye çıkacağı sırada silahlı bir eylemde vurulduktan iki gün sonra sahneye çıktı ve şarkı söyledi. Ona nedenini sordukları zaman "Bu dünyayı daha kötü yapmaya çalışan insanlar bir gün bile dinlenmiyorlar. Ben nasıl dinlenebilirim ki?" dedi. Orta sahada oluşu bundan kaynaklı olabilir. “Futboldan önce müziği sevdim. Eğer önce futbolu sevseydim bu tehlikeli olabilirdi. Çünkü futbol oldukça sert (vahşi). Eğer biri size sert girerse sizde ‘savaşma arzusu’ yaratabilir.” Belki de müzik önce olduğu için insanlar hakkında asla kötü bir şey düşünmedi.

Bir çok Marley hayranı onun futbol yüzünden öldüğünü düşünüyor. Bir maç sırasında ayak parmağından yaralanan Bob Marley tedavi olsa da yara sonra kangrene dönmüş ve cilt kanserine çevirmiş. Ayağın kesilmesi gerektiğini söyleyen doktorlara ise : "Rasta hiçbir eksikliğe gelmez" demiş. Çok sonra bu yara nedeniyle kanser olduğu belirtilse ve 8 ay kemoterapi görse de hayata veda etmiştir. İlk tedavide bir CIA ajanın yaraya yabancı bir madde enjekte ettiğine dair komplo teorileri de mevcut.

'Kim kimi kurtarabilmişti şimdiye kadar? Beni kim kurtaracaktı? ''Kurtuluş'' dedim ''Ankara'da bir mahalle.'' Fazlası değil. Belki bir de Bob Marley'in en iyi şarkısı. Daha fazla düşünmeye gerek yok. Adı her yerde, kendisi yok. Kurtulmaya gelmiyoruz bu dünyaya. Daha da saplanmak için buradayız. Dibine kadar. Onun için çürüyor bedenlerimiz ölünce. Mısırlılar uğraşmış efendileri kurtulsun diye. Ama nafile. Çaresi yok. Kurtuluşu beklemek yararsız. Gelmez çünkü. Kontenjan dolmuş. Biz daha çok kötülüğün sınırını zorluyoruz. Mucizeler bitti. Doğmak yeterince mucizevi. Başka bir tane daha beklemek aptalca. Ölmek de ikincisi. Bunların arasında da bir şey yok. Kimse beklemesin..."(2)

Bob Marley dünya üzerinde barışın ve kardeşliğin hakim olması gerektiğine inanıyordu. Kurtuluşun olabileceğini bilip bunun için savaşıyordu(Get up. Stand up.Stand up for yor rights. Don't give up the fight).Futbolun da takım oyunu olduğunu biliyor ve belki sırf bu nedenle seviyordu. O gettodan çıkmış bir halk ozanıydı. Müziğiyle dünyayı kurtarmaya çalışırken top oynayarak kendini kurtarmaya çalışıyordu belki de. Ölümünün futbolla ilişkili olması bu yüzden üzücü ve ironiktir.

Bob Marley futbolun sadece futbol olmadığını biliyordu. Hayatın ta kendisiydi futbol. Futboldaki mücadele gerçek hayata benziyordu. Bob'un yenmek istediği rakibi ise açlık, fakirlik ve savaşlardı.


(1) Bob Marley–1979
(2) Kinyas ve Kayra

25 Temmuz 2011

Microphone

crossing the bridge'in peşinden giden bir film.


mikrofon mısırın en büyük ikinci şehri iskendiriyede geçiyor. amerikadaki
eğitiminin ardından dönen kahramanımız ordaki işinin yanı sıra sokak
müzisyenleriyle ilgilenmeye başlar ve onlarla ilgili araştırmalar yapar.
belgesel çeken bir çift bulur ve yeraltı müzisyenleri üzerinden ülkesini ve hayatını
gözden geçirir. 
istanbul film festivalinde altın lale kazanmasına rağmen uzun süresi ve dağınık anlatımıyla beni çok mutlu etmedi açıkcası. yine de farklı müzikler için izlenebilir. 

16 Mart 2011

House Md

29 Aralık 2010

Vicdani Redd

22 Aralık 2010

Feel - Rust

Feel

Rust'tan geliyor.





eda ve emre

21 Aralık 2010

Delinin Birinden Gelsin


Yorumsuz. Yaorumsuz yazmak bence ironik. İroniğin tanımı : İroniye dayalı. *



20 Aralık 2010

God Is An Astronaut


Sevgili Astronotlar 2012 ortasına kadar yeni albümleri hazır olmayacağı için 4 şarkılarını yayınladılar. Bizleri kendilerinden mahrum bırakmadıkları için teşekkürler.

Bu arada mart ayında türkiyedeler. bu kez kaçmaz kanısındayım.


http://www.superadmusic.com/GodIsAnAstronaut_2fmRadio_Session.zip

25 Temmuz 2010

Anadolunun Kayıp Şarkıları

Nezih Ünen güzel bir şey yapmış.
Anadoluda unutulan belki de hiç bilinmeyen şarkıları gezerek keşfetmiş ve üstüne istanbulda bazı eklemel yaparak zenginleştirmiş. Sonra da insanlığa sunmuş.

Özel bir çalışma bu ve emek verilmiş. Kıymetli olması birz da bundan. Yıllara gezdikleri yerlerde yerel dillerde olan şarkılar da dahil olmk üzere çok çok güzel kayıtlar yapmışlar. Ve tam zamanında sıkmadan sonlndırmışlar. Tadı damaklarda kalıyor böylece.

Gidip orjinal katıdını edinin. Bu güzel adamların daha iyi işler yapmasını sağlayın.



02 Mayıs 2010

"Stranger" Ep

Stranger by Emre Karaçor



Emre Karaçor yeni Ep'sini yayınlyacak ve ilk olarak burada sizlerle buluşuyor.
devin townsend'in sözlerininin üzerine bestelediği Stranger'in ilk kayıtlarına ulaştık. İsteyenburadan indirsin. İsteyen hemen tıklayıp dinlesin.


Sağol Emre. Eline sağlık.


14 Mart 2010

crazy heart

İnsan kötü doğmaz. Hayat onu kötü olmaya iter.


Bad Blake tüm tükenmişliği ve boşvermişliğiyle karşımızda.

Adını kendisi Bad koymuş bir country şarkıcısı. Yaşlanmış, yeni albüm yapmayan, turne adı altında şehirden şehire sürüklenen bir adam. Hayat onun için zor görünse de değiştirmek için bir çabası yok. Sadece bir sonraki günde aynı şeyi-unutana kadar içeçeğini- yapacağını bilen bir adam. Belki de ölümü bekleyen.

Ama Bad kendine koyduğu ismi kendisi geri alabilceğini, bunun elinde olduğunu 57 yaşında fark edebilir. Belki de etmez. Ama hayat her zaman karşımıza güzel şeyler ve insanlar çıkarabilir. Ama kararları sen verirsin.

Maggie Gylenhall iyi eşlik ediyor Jeff Bridges'e. Ama yaratılan mükemmel karaktere mükemmel bir performanla vücut buldururken insan büyüleniyor Jeff Bridges'ten. Big Lebowski sonrası bu rolü nasıl kaptığı belli. Birbirlerine benziyorlar gerçekten. Bad'in film başında bowling salonuna girişi ve şaşaırması da bunu işaret eder nitelikte. Dude istinasız herşeyi boşvermişken, Bad geçmişle ilgili belki gelecekle ilgili şeyleri barındırıyor zihninde.

Gerçekten çok iyi bir performans. Sırf bunun için bile izlenebilir film. Ama haricinde de aksamayan, şarkılarıyla eğlendiren bir film. Başarılı.

Derdi ne mi filmin : Alkol tüm kötülüklerin anasıdır.

Aklıma iki şarkı geldi filmi izlerken.
Biri Johhny Cash : Hurt.
Diğeri aşağıda. Dinleyin seveceksiniz gerçekten.



8,5/10

13 Mart 2010

Global Metal


"Bir Metalcinin Yolculuğu"ndan sonra aynı kişi tarafından yapılan Global Metal, ilk film sonrası dünyanın heryerine gelen mektuplar sebebiyle metal müziğin dünyanın her yerine yayılışını ve oradaki etkilerine değinmek istiyor.

Ama ilki gibi etkili bir film olamıyor. Heralde bu yüzden de dvdsi indirimli olarak 4 liraya alınabiliyor. Biraz acımasız oldu fark ettim ama ilk dakikalarda brezilya ve sapultura temalarından sonra sıkmaya ve her ülkede kendini tekrarlamaya başlaması 20. dakkadan sonra filmi çekilmez kılıyor.

Ayrıca uzakdoğuda muhtemelen satacağının düşünülmesiyle sürekli oradaki ülkeleri gezmesi de kabak tadı veriyor ve filmi ileri sararak izlemenize sebep oluyor.

Yerel halkın demografik özelliklerine çok az, siyasetine çok az dokunmakla olmuyormuş demek ki. 3 ülke gezip detaylandırsa daha iyi olaiblirmiş. Gözleirimiz türkiyeye uğrarlar mı diye de bakındı ama nafile.

5/10

19 Kasım 2009

Saat : Yarım

Aslında Condor and River şarkısını önerecektim.
Bu varmış video olarak. Zaten o 16 küsür dakika.
İdare edin. Aklınıza idare edemeyen internet çocuğu olsun.
Bir anlık sinirlenin. Arabayı süren nasıl olsa ufak bir
dokunuşla bacağınızdan tüm kötü elektriği alacaktır.
Bitmeyen şarkılar ve bitmeyen yeşil çimenler ve göl olsun.
Nasılsa şarkı bitmeyecek. Uzatayım.
Olmadı.


14 Kasım 2009

we just cant do anything about it!

Neler dinledim ben. Neleri sevdim. Neleri sevmedim.
Son iki aydır yeni dinlediklerim bunlar odaklıdır.


King of Conveince -- her zamanki gibi mükemmel bir albüm. Kesinlikle herkese tavsiye edilir. Sevdiğim şarkı ise.. yok lan tüm albüm mükemmel. 10/10

Parov Stelar -- Gerçekten her zamanki gibi üst düzey bir albüm. Mükemmel şarkılar. Yılın en iyilerinden. Coco ve Distance mükemmel iki şarkı. 10/10





Wolfmother -- New Moon Rising, In the Morning ve Cosmic Egg gerçekten iyi şarkılar. Albüm gerçekten beklentilerin oldukça üzerinde.70ler 80ler rock n roll'unu yapan yegane grup. Çok severim. 9/10
Alice in Chains -- 90'lar grunge'ı 90 larda bile böyle olmamıştı. Gerçek bir Seatlle albümü olmuş.  8/10

Moby -- Klibini yayınlamıştım. Lynch çekmişti. En iyi şarkılardan biri o. Albüm yine olmuş. Seviyorum bu uzaylı adamı.

Massive Attack -- yeni albümleri gerçekten beklentileri karşılayamıyor ancak bir şarkı var ki ; Pray For Rain beni benden aldı. Kalkıp kızılıdereli dansı yapmak istedim. O kadar yani. Sözümü geri alıyorum. bir iki kere daha dinleyince sevdim bu albümü. Evet sevdim. Çok sevdim hem de.

Dave Matthews Band -- Dive In ve You & Me çok güzel şarkılar. Albüm her zamanki Dave Matthews Band albümü. Hoş. Bir de Alligator Pie var.

Pearl Jam -- Just Breathe gerçekten çok iyi şarkı. Albümü sevdim. Daha Eddie Veder albümü olmuş gibi.The Fix çıkış şarkısı da dinlenesi.



Nick Cave and Warren Ellis -- Değişik bir albüm. Güzel yumuşak bir çalışma. Gun Thing ise bambaşka.

Modest Mouse -- Whale Song , inanılmaz güzel bir şarkı. Albümün tamamı için bunu demek zor ama ben yine de bu grubu seviyorum.

The National -- Mr.November. Ayın anlam ve önemine uygun. Eski albüm. Güzel şarkı.




Bunlara ek olarak Air'in yeni albümü Love 2 her zamanki gibi iyi ve tavsiye edilesi, Lynyrd Skynyrd'ın albümünde ise eski amerikaya özlem bizde eski onlara özlem var.
Hoşçakalın.







23 Eylül 2009

The Rocker

Rock'n Roll Forever baby!!!


Fish sadece görüntüsü yüzünden büyük bir rock grubu olma yolunda ilerleyen Vesilius'un davulcusudur. Hem de ne davulcu. Ama gruptan kovulunca hayata küsüp arda arda Platin Plak ödülleri kazanan eski grubuna lanetler yağdırıyor.


Sonra bir gün asosyal yiğeninin grubuna zorunlu olarak davulcu oluyor ve hayat onu yine rock sevdasıyla yollara düşürüyor. 20 yıldır yatmış bünye bir anda ne olduğunu şaşırıyor ve çılgınlıklar yapıyor. Ama yine de sorumsuz serseri değil. Nahoş görüntüsüne rağmen (ki ben çok net Lars Udrich'e benzettim)


Jack Black'i bağlayamadıkları için- eminim öyle - benzeri birini koydukları film, aynı Jack Black'in eğlenceli rock filmleri gibi. Hatta bence bir puan üstünde. Sıkmıyor, eğlendiriyor ve en önemlisi -başındaki sahneler hariç - saçmalamıyor.


Filmde çok açık Almost Famous, Gun's N Roses türevi film ve gruplara göndermeler de daha keyifli kılmakta filmi.


Arkadaşlarla beraber keyifle izlenecek film.

7,5/10


16 Eylül 2009

Gray Tomorrow


Disenchant'ın Dilemma Ep'sinden Gray Tomorrow. Her ne kadar Burak bu grupta olmasa da bu izmirli grubun bu şarkısını dönemden ve ruh halimden bağımsız olarak çok seviyorum.
Bu aralar en çok dinlediğim şarkı ise Radiohead- Romeo and Juliet Soundtrack'tir. Tavsiye edilesidir.



04 Eylül 2009

Haberler

Bir sürü haber var piyasada. Sinemayla ilgili olanlarla başlamak gerekirse :

1 - Oliver Stone üstün belgeselcilik kabiliyetiyle çektiği yeni belgesel " South of the Border"
yakında yayınlancak ama Chavez etrafını konu alan filmi beklemek hata olur.

2 - Richard Kelly çekmek istediği western film için yapımcı ve para arıyor. Valla bulsa
bir türlü bulmasa başka türlü.

3 - Kevin Smith'in filminin adını değiştiriyorlarmış. "Couple of dick"i sevmemeişler.
Kim sevmez bu başlığı! Başrol oyuncusu Adam Brody'e "Bunun reklamını akşam
dokuzdan önce yapamayız" demişler.

4 - Bilmeyen varsa diye yazıyorum : Peter Jackson ile Steven Spielberg "Tenten"
filminin çekimlerine devam ediyorlar.

5 -Charlotte Gainsbourg yeni albümünü çıkarmış. Radiohead ve Beck'ten bildiğimiz
Nigel Godrich de prodüktörlüğünü yapmış. Dinlenilir valla bu.



6- John Hillcoat'ın, Viggo Mortensen, Charlize Theron ve Guy Pearce ile çektiği
"The Road" büyük beğeni toplamış. Bekliyoruz ısrarla.

7- Todd Solonz yeni filminin türünü "Post-Travmatik-Stress Bozukluğu" olarak tanımlıyor.
Ben de post travmatik şeyleri seven bir insan olarak, Todd'u da desteklemek
için bu filmi beklerim.

8- Lynyrd Skynyrd yeni albüm yayınladı. Güzel şarkılar var. Kötü olmamış.

9- Michel Gondry'nin yönettiği ve Seth Rogen'in oynadığı "The Green Hornet" in
vizyon tarihi Aralık 2010'a atılmış. Yuh diyorum! Madem haber yapmayın, insanları
beklentiye sokmayın ibneler!

10- Chow Yun Fat, Confucious adlı filmde başrolde oynuyor. Yakışır.


Not: Spiker kızı Türkiye'ye istiyoruz. Charlotte'u da istenler olur. İkisi de Fransız.
Atlasınlar bir uçağa gelsinler. Saygılar efendim. Her nerede yaşıyor ve yaşatılıyorsanız.

02 Eylül 2009

Thom Yorke - The Age Of Stupid

Thom Yorke yeni docu-drama film The Age Of Stupid için şarkı yapmış.
2055 yılında bir arşivcinin geçmiş yıllara ait belgelere bakmasından yola çıkarak gelecek tasavurunda bulunan bir film bu. Filmin yapımında ve açılışında aralarında Kofi Annan ve Gill Andersson'un da bulunacağı çevreciler, ünlüler ve destekçiler var.

Thom Yorke eylül 22'de bir single yayınlıyor. Şarkılar "This Hollow Earth" ve "Apart By Horses". Single sadece 8000 kopya basılacak. Acele edin yani!!

Ayrıca Radiohead'ın de ağustosta iki şarkı yayınladığını unutmayın; "Harry Patch (In Memory Of)" ve "These Are My Twisted Words". İlgilenenlere duyurulur.


  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP