bilim kurgu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bilim kurgu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ağustos 2015

Chappie

Bir yerde okumuştum "film çok iyi değil ama gereksiz bir ton romantik komedi izleyip, emek harcanmamış filmlere zaman harcamaktan daha iyi değil mi?" diye soruyordu. 



Bence haklı. Film çok iyi değil ama gereksiz zaman kaybı filmlere kıyasla emek harcanmış bir bilimkurgu. Kaldı ki bu tür bilimkurgularda ve azınlık hikayesi anlatmada başarılı. Ötekileştirilmiş varlıkların (ki bu fakir insan, uzaylı ve robot dahi oldu) düştüğü (düşebileceği) durumları çok iyi dile getiriyor. Güney Afrikalı olup bunun her türlüsünü tecrübe etmiş olması da gayet önemli tabi. 

Bence izlenebilir eğlenceli sayılabileck bir film.  
7/10


10 Ocak 2015

Snowpiercer

İzlerken değil de geriye bakınca fena değildi diyeceğiniz filmlerden. Bong Joon-ho önceki filmlerinibuna tercih ederim. The Host, Memories of Murder, Mother her biri akıllarda yer eden filmler. Hollywood'a geçiş olarka düşünürsek de gayet iyi aslında.


Gideri var. Ama bir trende geçen post apokaliptik dönemde geçen filmin benzetmeleri Gemide'dekinden daha yi değil bence. Ne deniyordu Gemide filminde: 

bi' memleket gibidir gemi.
her şey düzenli ve kontrol altında olmalıdır.
kaidelere uyulmalıdır; kanunlara, nizamlara...

ben de bu memleketin başşeyi gibiyim; başbakanı gibiyim mesela.
her şey benden sorulur.
denize çıktın mıydı bu küçücük gemi bi' memleket oluverir...

aslında bi' başbakandan daha çok görevim var;
çünkü onun bakanları var, adamları var, falanı var filanı var.
benim yok.

bu gemide güvenlik de eğitim de sağlık da eğlence de benden sorulur.
kamil de başbakanın en kıyak yardımcısı;
siz de vatandaş, aynı zamanda memur gibisiniz.
bu yüzden çok kıyak, çok disiplinli ve çakı gibi olmalıyız.
sürekli kendimizi ve birbirimizi kollamalıyız...


Filmin sonunda Ed Harris'in monologu bu minvaldeydi. Ama ben genelde listelere girse de bu filmi çok sevemedim. 

7/10 

20 Kasım 2014

Guardians of The Galaxy

Otostopçunun Galaksi Rehberi ile Star Wars'un karışımı olmuş. Yer yer Serenity serpilmiş. Ve güzel bir film ortaya çıkmış.



Öncelikle inanılmaz keyifli. Özellikle Rocket karakteri çok keyifli. Ama her karakter bu eğlenceli olma durumuna katkı sağlıyor.

Evet karakterler bile Star Wars çakması. Han Solo benzeri kaptan, Chewbamba bezeri ağaç, RsD2 ile C3PO karşımı bir rakun ve prensesi ve gezegenlerdeki ırk çeşitliliğine kadar aynı. Death Star bilenem var.Yine de film yeni bir solukla anlatıyor her şeyi. Çok büyük dertleri olmadan, zorlamadan. Haliyle bu da Star Wars 7'den daha iyiymiş hissi veriyor. Çünkü 7. film zorlama olacak gibi.

Bence keyifle izleyenecek bir film. Kçarımayın.



03 Kasım 2014

Coherence

Arada kalan filmlerden bir tanesi daha. Bu sene (2014) öyle geçiyor zaten. 



Filmi izlerken yer yer gerildik, yer yer bilim kurgusal, yer yer sosyolojik şeylere değindirdi ve takip ettirdi kendi. Bence sırf bu yüzden (sıkılmadan izlettirmesiyle) bile başarılı denebilir.

Bazı teoriler ve açıklamalar bilmeyenler için çok havada kalıyor.

Bir de en güzel evi bulup onun içine girip orayı da bok etmek böyle bir şey. yani film diyor ki kendi bokunuz da boğulun efendiler. yoksa zaten yine kendi bokunuzda boğulacaksınız.

Not: Bir kaç ay sonra düşününce beğenimin arttığını söyleyebilirim. 

26 Ekim 2014

Edge of Tomorrow

 Bir Tom Cruise bilimkurgusu daha.


Ne istiyorlar bu Tom Cruise'dan anlamış değilim. Nasıl bilimkurgular bekleniyor acaba kendisinden? Ne yapsa yaranamıyor ki sınıfı aktörler içinde en düzgün filmlerde oynayan adamlardan biri. 

Bu film tabi ki pek çok benzeri olan bir senaryoya sahip. İlk akla gelen Source Code mesela. Ama yine de tutarlı ve merakla gideb bir film. Yahu sonuçta Fassbinder filmi izlemiyoruz beklentilerini film düzeyinde tutunca sıkılmadan izlenebilir.




14 Temmuz 2013

Upside Down

İlk yarısı "normal olmayan bir dünyanın" hikayesi olduğu için bilimkurguyken ikinci yarısı gereksiz bir aşk filmi. 



Bin kere diyorum (yılların köşe yazarı edasıyla) aşk filmi olmaz bilimkurgudan. Olur da eski sancılı ilişki olur Solaris ya da Inception'daki gibi. In Time, Adjustment Buroue gibi ya da bundaki gibi gereksiz aşk filmi çekmeye çalışırsanız güzelim bilimkurgu fikrine ihanet etmiş olursunuz. Brazil hala izleniyor ve "District 9" on yıl sonra izlenecekse bundandır. Aşkı güzel senaryoya meze etmediklerinden. 

Sanırım senarist yönetmen güzel fikir buluyor sonra yapımcı girip film satsın diye böyle bir şey yapıyor. Ve aynı dünyada yerçekimleri farklı alt üst yaşanan hayatları düşünmek oldukça yaratıcı. Ama bir fikirden yola çıkarak filmi çekmeye çalışırken aralara soktukları "aşkım için herşeyi yaparım" mottosu sıktı artık. Yapamazsın arkadaşım. Gel iett beklerken taksiciyle fazla para için seni dolandırıyor diye kavga ederken aşkın için her şeyi yap bakalım. İşte o zaman bilimkurgu olur yaptığın. 

Güzelim fikri çöpe attıkları için acımıyor ve puanlarını kırıyorum bu tür filmlerin 

5/10


25 Ocak 2013

Looper

Rian Johnson filmografisi sağlam olacak yönetmenlerden biri olduğunu belli etti bence. 


Rian Johnson ilk filmi Brick ile oldukça parlak bir giriş yapmıştı sinema dünyasına. Hemen ardından giriştiği büyük bütçeli bilim kurgu Looper'un da üstesinden gelerek adından sonra sık sık bahsettireceğe benziyor. 

Sık sık belirtsem de bilimkurgu filmlerine sempatimin fazla olduğunu yineleyeyim öncelikle. Ama bu film akıcılığı, zaman atlamaları ve dozunda aksiyonuyla gayet başarılı bir film. 

Bazı soru işaretleri bırakan zaman atlamaları olsa da zaten bunun olmama ihtimali neredeyse imkansız. Bunlara takılmazsanız keyif alacağınız bir film olacak Looper. 


Bu arada Rian Johnson kimdir derseniz film seçkisinden kendisini de tanıyabilirsiniz: 
http://www.criterion.com/explore/37-rian-johnson-s-top-10 

8,5/10

24 Aralık 2012

Safety Not Guaranteed

hiç bir şey garanti değil.



ne zamandır anaakım şeyler izliyordum. amerikan bağımsızlarını özlemişim. Colin Trevorrow farklı bir bilimkurgu komediye imza atmış. Hatta şu anda gündemde olan Looper gibi zaman yolculuğunu konu oluyor. Üstelik düşük bütçeyle bilimkurgu nasıl çekiyor bize onu gösteriyor. 

Bir gazete ilanında "kendisiyle zaman yolculuğu yapacak bir arkadaş arayan" adamı haber yapmaya karar veren çapkın Jeff yanına iki stajyer alır eski kasabasına gider. Onunla gelen kız stajyer adamla konuşur ve arkadaş olarak sanki onunla yolculuk yapacakmış gibi davranır. 

Aslen bir yol filmi. Yol kasabada dursada karakterlerin sürekli değişimi ve olgunlaşması eğlence dozu ile filmin yol filmi olmasından uzaklaştırmıyor. 

Bağımsız izlemek isteyenler için ideal. 


21 Kasım 2012

Lockout

işte bu. aksiyon bilimkurgu bir arada.


Yukarda yazdığım kadar heyecanla izlemedim aslında. Ama sıkılmadan klişeleri takip ettim ve bitirdim. Guy Pearce daha düzgün filmlerde oynayabilir bence. 

Uzay hapishanesinde kalan azılı mahkumlar başkanın kızının incelemeler için gitmesiyle hareketlenir. Bir aptallık sonucu da mahkumlar donduruldukları Matrixvari kapsüllerinden uyanır ve isyan başlar. Ellerinde de başkanın kızı. Burdaki karışıklığın içinde kızı kurtarma görevi yine azılı olarak tanımlanmış başka bir mahkuma verilir. Guy burda devreye girerek koca uzay istasyonundan kızı çıkarabilecek midir? Ya kendisi? Ya kardeşi gibi sevdiği dostunu? 

Bilimkurgu kısmı basit ve gereksiz aslında. Şehirde günümüzde de geçse olurmuş. O bölümünü iyi dolduramamışlar. Ama yine de bilimkurgu seven bünye idare edebilir. 

6/10

03 Ekim 2012

super 8

Kamera hariç süper olan bir şey yok!  *



gerçekten neyi neden anlattığı belli olmayan iyi giriş yapan ancak sonra gideceğini bilemeyen bir film olarak kalmış.

JJ Abrahams uzaylıları seviyor ama biraz daha ET kafasından uzaklaşarak yaparsa daha güzel olur.

5,5/10


* ahmet çakar tarzı yazı yazmak<

15 Haziran 2011

Source Code

beklentileri kesinlikle karşılamıyor.



2011'in beklenen filmleri listesindeydi ama beklediğim gibi çıkmadı.
vaadettiği gibi groundhog day, matrix, deja vu gibi filmleri referans alsa da onlardan özgün bir şey tam oalrak yaratamıyor maalesef. orta sınıf bir hollywood aksiyonu olailbiyor sadece.

duncan jones moon'daki gibi bireyin kolay harcanabilmesinin ne kadar kötü olduğunu ve herkesin biricik olduğuna değinmiş. genele bakmaya başlasa ve altmetni biraz daha doldursa iyi olacak gibi.

mantık hataları da cabası.
beyin kayıtları aracılığıyla soktukları asker elemanın gidip görmediği yerleri nasıl görüp öğreniyor. yani tuvaletin üstündeki havalandırmayı nasıl açıyor mesela.

6/10

27 Ekim 2009

District 9

Günümüzün Blade Runner'i var karsimizda.


Hiç birsey okumadim bu filmle ilgili. Sadece çok sevdigim ve görüslerine inandigim iki arkadasim "iyi film" dediler. Onlar da onay verince izleyiyim dedim. Ama sanki "kuru kuru" söylenmis "iyi"lerdi bunlar. Çünkü -abartiyor olablirim- bu film modern zamanin klasiklerinden biri olmaya adaydir.

District 9 pekçok açidan türünün en iyileri arasina girecek bir film. Öncelikle türler üstü ve karisimi bir film olarak ustalarin yapitlarina oldukça yakin. Belgesel teknigiyle yapilan giris o kadar gerçekçi ki 5-10 dakika geçince yasanmis bir olayin konu alindigi birseyler izliyormus gibi hissetmemek nerdeyse imkansiz. Bu gerçekçilik hissi tabi ki filmin etkileme derecesini oldukça arttirmakta. Diger türler ise bilimkurgu, gerilim, aksiyon, drama, kurmaca, belgesel hatta yer yer komedi denebilir.


Filmde ana akimdan farkli oldugunu ilk dakikada hissettiren sey ise, uzaylilarin mekiginin New York ya da Londra'ya degil de Johannesburgh'a inmesidir. Bu bile bir isaret aslinda. Tabi burada Nijeryalı göçmenlerin yaratıklarla beraber hayvan gibi yaşamasına çekilen dikkat de önemli.

Filmin konusuna gelecek olursak, Vikus kayinpederinin torpiliyle mi degil mi belli olmasa da MNU'da terfi almistir. Dünyaya uzay mekigiyle gelen, ilk 3 ay boyunca hareket görülmeyince içeri giren askerlerin açliktan biçare uzayli yaratiklarla karsilasip, insanlarin onlara bir göçmen kampi kurmasina maruz kalan ve Vikus bu sayilari hergün artan uzaylilari yeni "ultra modern kamplarina" tasimak için görevlendirilir. Bu ugurda ise tek tek kampi gezip onlari ikna etmelidir. Evet onlarla "nerdeyse" kardesçe yasaniyor ve iletisim kurulabilmektedir. (kardesçe abartilmistir)


Vianvari bir yapi filmin heryerine isliyor. Ne çok seviyorum Vian'i ve ondan beslenen seyleri. Nasil Vikus bir kimyasal sebebiyle yaratiga dönüsmeye basliyorsa (bkz : Elephant Man) kamera, hikaye ve film de evrim geçiriyor. Uzayliya bakis, insanlarin uzaylilar üzerindeki asil amaçlari degisiyor (MNU, uzayli teknolojisini çözerek para kazanmak isteyen bir silah üreticisidir). Yani sevilmeyen, dis görüntüsü rahatsiz edici ve insanlari "öldüren" yaratiklar bir kenara atilip kaderlerine terk ediliyor ve sadece öldürülmedikleri için insanogluna itaat etmeleri bekleniyor. Çünkü onlara saglanan bir lütuf. "Yasamana izin verdim, köpek gibi de yasasan da bana sükredeceksin" deniyor. Zaten filmin kirilma noktasi bu. Filmin ilerleyen dakikalarinda kimin yaratik gibi kimin insancil davrandigi bir anda degisiveriyor. Para ve kan hirsi insani degisime ugratiyor. Gerçek degisimi yasayan Vikus ise normale dönemk için sarf ettigi çabayla en insancil içgüdüyle "hayatta kalma"ya çalisiyor. Burada filmin nerdeyse aksiyona dönene yapisi da hiç rahatsiz edici degil. Dedim ya hayatta kalmak için savasmak lazim sonuçta.

Yukarda saydigim bu nedendir filmin derin okumalara açik oldugunu düsünme sebebim. Günümüz dünyasi ve türkiyesine dair okumalara.


Yazinin basindaki Blade Runner ibaresi niye mi var? Deckard androidlerin pesine gönderilmis ve asil kimlikleri kendilerinden bile saklanan bu androidleri öldürmekle görevlendirilmisti. Bunu bir yere kadar da yapmisti. Ama ne zaman ki onlarin gerçekten suçlu olmadigini düsündü, o zaman yardim etmeye basladi. Belki kendini kurtariyordu belki o da bir androiddi (ya da dönüsüm geçiriyordu). Ama kendi yasami için mücadele eden bu azinliga bir yerde hak vermis, onlardan farki olmadigini fark etmisti. Onlardan birine asik bile olmustu. Vikus'un degisimi ve içindeki dünya bundan farkli degil.


Tek bu degil tabi ki Blade Runner'a benzeyen bölüm. Nasil ki Blade Runner'da filmin sonunda her yakaldigi (fark ettigi) androidin arkasindan bir "origami" birakan dedektif vardi, ki bu bize Deckard'in da android oldugunu hissettirdi, District 9'da aynisi vardi. Origami de, pesine veren insanliktan uzak soguk katil albay vardi.(Dikkat spoiler : Filmin sonunu söyledim)


Ve bu film Blade Runner gibi yillar sonra degeri anlasilacak bir film olmayacaktir ve olmamalidir da. 10/10Bu 10 uzun zamandir en çok sevdigim filmlerden oldugu için verilmis olabilir. 15-20 gün film izleyemedikten sonra izlenen ilk film olmasinin da etkisi var olabilir. Bu durumda da düsse bile notu 9/10 olur. Iyi seyirler.

Not: Değinmeden edilmez. Filmin müzikleri de gayet yerinde ve başarılı. Evet bu filmi çok sevdim. Herşeyiyle.

16 Haziran 2009

Moon


Sam Rockwell oynuyor bu filmde. Benim için bu yeterdi aslında ama bir de yönetmeni David Bowie'nin oğlu olunca ilgim arttı. Duncan Jones'u hiç tanımam, ama babasına olan saygımdan o da alır yürür bu taraflarda.
Müzikleri yaratan insan için bile izlenir bu film. Valla bak. Clint Mansell imzalı müziklere The Fountain'den beri hastayız ve The Wrestler, Requiem For A Dream, I Am Legend, Lord Of The Rings da cabası.

Filme gelecek olursak, Duncan Jones'un yaptığı işi kafada canlandırmak çok zor değil. Referansları oldukça sağlam zira. Sam Rockwell, Sam Bell isimli aydan özel bir helyum gazını dünyaya getirmeye çalışan bir astronotu canlandrıyor. Bu sırada dünya küresel ısınma ve petrol sıkıntısıyla uğraşmakta. Uzay oldukça pis ve .Güvendiği ve yanında olan tek şey ise, bir robot olan Gerty. Gerty'yi Kevin Spacey seslendiriyor. Evet Gerty HAL gibi bir şey anlaşılan. Ve filmde Kubrickvari. Yalnız adam, uzay, bilgisayar.





Duncan Jones e referanslarının farkında ve olgun bir film çekmiş deniliyor. Sundance'de izleyenler filmi genel olarak beğenmiş. Zaten Sundance'ten Mustafa çıksa izlerim. Bu kadar severim o festivali. O kadar sevmememe rağmen Mustafa'yı. Filmle ilgili en büyük övgüyü Sam Rockwell almış. Yalnız ve aklı karışık bir adamı inanılmaz bir performansla sergilemiş. Daha önce bir sebepten sevmeyenler bile bu oyunluğa şapka çıkartmışlar zaten.İzlenmemiş bir film için bu kadar yorum çok olabilir ama benim gibi sinema denilen şeyin aslında bilim kurgu ve drama olduğunu düşünen biri için heyeceanla beklenen bir film Moon.


Oyuncu, yönetmen ve müzikler de filmin ilgi çekici olmasına fazlasıyla hizmet etmekte. Heyecanla beklediğim filmler sırasında birinci şu anda.


Not: Son film haberleri yormuş olabilir. Yazmayacağım biraz. Sonra tekrar bahsederiz. Sağlıcakla kalın.

  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP