kore etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kore etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Ocak 2015

Snowpiercer

İzlerken değil de geriye bakınca fena değildi diyeceğiniz filmlerden. Bong Joon-ho önceki filmlerinibuna tercih ederim. The Host, Memories of Murder, Mother her biri akıllarda yer eden filmler. Hollywood'a geçiş olarka düşünürsek de gayet iyi aslında.


Gideri var. Ama bir trende geçen post apokaliptik dönemde geçen filmin benzetmeleri Gemide'dekinden daha yi değil bence. Ne deniyordu Gemide filminde: 

bi' memleket gibidir gemi.
her şey düzenli ve kontrol altında olmalıdır.
kaidelere uyulmalıdır; kanunlara, nizamlara...

ben de bu memleketin başşeyi gibiyim; başbakanı gibiyim mesela.
her şey benden sorulur.
denize çıktın mıydı bu küçücük gemi bi' memleket oluverir...

aslında bi' başbakandan daha çok görevim var;
çünkü onun bakanları var, adamları var, falanı var filanı var.
benim yok.

bu gemide güvenlik de eğitim de sağlık da eğlence de benden sorulur.
kamil de başbakanın en kıyak yardımcısı;
siz de vatandaş, aynı zamanda memur gibisiniz.
bu yüzden çok kıyak, çok disiplinli ve çakı gibi olmalıyız.
sürekli kendimizi ve birbirimizi kollamalıyız...


Filmin sonunda Ed Harris'in monologu bu minvaldeydi. Ama ben genelde listelere girse de bu filmi çok sevemedim. 

7/10 

23 Eylül 2010

Joint Security Area


2000 yapımı chan wook park filmi.



Kesinlikle iyi bir film. Güney Kore ve Kuzey Kore arasındaki sınırda nöbet tutan iki ülke askerlerinin hikayesiyle karşı karşıyayız.

Film K.Kore sınır kulübesinde 2 askerin ölüp birinin yaralanması ve bir G.Kore'li askerin ordan yaralı kurtulmasıyla başlıyor. Tarafsız İsviçre de bu olayı çözmek için devreye giriyor. İsviçre orda tarafszı askeri güç olarak bulunmakta.

Film olayın önce taraflarca anlatılan sonra da gerçek olan kurgusuna değiniyor. Bu haliyle Kurosawa'nın Rashomon'una benziyor. Hangi hikaye gerçek acaba? Kim haklı?

ama Chan Wook Park iyi yönetmen olacağının sinyallerini çok güzel vermiş. Savaş halindeki ülkenini her iki tarafına da giyydiriyor. Tarafsıza da giydiriyor. Esirgemiyor. Bu savaşın kardeşi birbirine düşürüşünü anlatıyor. Çok iyi anlaşacak insanlar yetki sahibi kötü olduğunu bildiğimiz kişlerce ayrılıyor. Hem de 50 yıldır.

Akıcı, farklı, cesur güzel bir film.
Savaş yok bu filmde. köküne kadar dram var. Sarsıyor insanı.

8,5/10

07 Nisan 2010

Madeo

unut. hatırlamak neye yarar ki! *

bu koreliler suç filmi çekiyorsa izleyecen hacı.
oldboy, bittersweat life, the chaser ve şimdi de mother.

daha önce the host ve memories of murder filmleriyle tanınan koreli yönetmen joon ho bong yine koreden beklenmeyen bir filmle çıkıyor karşımıza. aslında artık bekliyoruz böyle şeyler kore sinamasından. ama her seferinde bir önceki filmin üstüne birşeyler ekleyen biri çıkıyor ne mutlu ki bize.

filmin konusu şöyle : bir cinayet sonrası tutuklanan (hafif) zihinsel özürlü oğlunu kurtarmak ve masumiyetini ispatlamak için çırpınan ve polis gibi araştırma yapan bir anneyi anlatıyor. oğlunun cinayeti işlemediğine inanan bu kadın araştırması sonucunda pek çok şeyle karşılaşıp daha derine inmeyi başarabilecek (mi). düşünülenin aksine klişeyi kırarak yapacak hem de herşeyi. bir anneden beklenmeyecek tarzda. aslında fazlasıyla bir anne gibi yapacak. acemice. içgüdüsel. oğul sevgisiyle tükenmez bir enerjiyle.

Öncelikle türündeki filmler gibi intikam, yalanlar ve unutmak üzerine bir film var karşımızda. rahat durmuyor. saldırıyor sürekli anneyle birlikte herşeye. kendine ve bize bile.

kadın oyuncu hye ja kim'in performansı ise görülmeyi hak ediyor gerçekten. acı çekiyor, ağlıyor, hırslanıyor, sinirleniyor, şaşırıyor ve en önemlisi unutuyor. bunların hepsini de net bir şekilde yansıtıyor bize.

iyi bir film mother. izlerken sıkmayan, seyircinin merakını arttıran ve klişeleri kırarak devam eden bir film. hele filmde bazı sahnelerde (son otobüs sahnesi başta olmak üzere ki sanırım o sahnenin tamamına aşık oldum) görüntü yönetimi ve yaratılan kompozisyon fazlasıyla etkileyici.

8,5/10
* filmin ana teması başlıkla alakalı olmayabilir. olabilir de.

08 Şubat 2010

The Chaser

"Sinemanın tüm anlatım şekillerini altüst et.
Bunu yaparken de tüm kurallara uy."
Deseydi eğer bir sinema hocası, sözünü dinleyen tek öğrencisi Chaser'ı çekmiş derdim.


Chaser bu çelişkiyi bize aktararak şaşkınlık yaratıyor.
Hikayesini anlatırken klişelerin tamamını yıkan yapısını sinemanın sistematik ve iyi çalışılmış diliyle güçlendiriyor.inanılmaz güçlü karakterlerin tüm hareketleri ve geçmişleri beklenenden farklı. ama oldukça sağlam.

madde madde bakarsak :
rüşvet aldığı için işinden kovulmuş eski dedektif bir pezevenk. kaçırılan eskort kızlardan birinin peşinden gidiyor. Bunu da para için yapıyor. Ulvi sebeplerle falan değil yani. Yani bu adam başrolde ama gerçek bir anti-kahraman. Olası değil gibi. Ama sinematik açıdan her yönü tek tek anlatılmış gösterilmiş. Değişim ya da değişmeyiş herşeyiyle mantıklı.

Katilimiz gerçek bir pisikopat. İktidarsız olduğu için keserini erkeklik organı gibi kullanıp kadınları öldürüyor. Bunun sebeplerini gösteriyor. Ama ana-akım filminde olmayacak şekilde
daha ilk dakikalrdan ortaya çıkıyor, hatta yakalanıyor hatta itiraf ediyor. Sonra da serbest kalabiliyor. Akımın dışında ama kitabın gereklilikleriyle dolu.

Kurban kadın kaçmaya çalışıyor, yani baştan ayıkıyor (ayıktırılıyor) ama kaçamıyor. saldırıya uğruyor. Katil tutukluyken kaçıyor. Ama uzağa değil. Kader katili onun kucağına getiriyor.
Yine de ölüyor. Anam kız da öldü. Hollywood bunu nasıl çekecek merak ettim gerçekten. Ama kadınla ilgili de tonla şey biliyoruz. Karakter oldukça zengin.

Yani karakterlerini ve hikayesini sağlam bir temel oturtup tüm zincirleri kırıyor yönetmen.
Gerçekten son yılların en iyi filmlerinden biri. Bunca zaman gözden kaçmış olmasına üzüleceğiniz türden hem de.

Oldboy tadında. Çekiç ve Koreli görünce kaçmanıza sebep olacak şekilde.
İnanılmaz tempo artışları düşüşleri ve bir güne sığdırılmış güzel hikaye.

9/10

16 Aralık 2009

Thirst




Bir sevdim bir sevmedim, bir hızlandı bir duruldu bir türlü tutarlı olamadı.

Chan Wook Park'ın Cannes'da da yarışan filmi "Thirst" yönetmenin yine sıradışı işlerinden biri. Zira ancak Park düşünebilirdi bir rahibin vampire dönüşmesi durumunda olabilecekleri.

------------ spoiler ----------------

Bilime inanan ve bir arkadaşının komada oluşuyla iyice hayata küsen (ki ben burada kaçırdığım başka sebepler ve günahlar olduğunu düşünmekteyim) bir rahip, insanlar üstünde deneyler yapan bir kliniğe denek olarak gitmeye karar verir. Sonucu ölüm olacaktır. Ancak kendisine verilen kandan (?) dolayı tekrar hayata döner ve iyileşir. Tek bir farkla; artık vampirdir.

ülkesine dönen rahibin tabi ki kana ihtiyacı var. Sonuçta vampir. Ama bir din adamı birini öldürüp de kanını içemez ve günah işlemeyen bir vampir olarak hayatını devam ettirmeye çalışır. Ta ki karşısına bir kadın çıkana kadar. Evet, kadın en büyük günahtır. Hatta şeytanın kendisdir.


------------ spoiler ----------------




Chan Wook Park'ın kamerası ve görüntüleri oldukça başarılı ama bazı yerleri fazla uzun bazı yerleri anlaşılamayacak kadar kısa geçilen bir film Thirst. Açık noktaları tam bağlayamıyor. Duygusal mı komik mi gergin mi olacağını bilemiyor (hepsi birden de olmayı beceremiyo işin kötüsü). Özellikle filmin bazı sahnelerindeki duygusal yoğunluk ve gerilim yükselişi oldukça başarılı. Bir ayakkabı verme sahnesi var ki "aşık olunan sahne" kategorisine girsin.

Ama erkek oyuncu performansıyla Song Kang-ho (Host ve Sympathy For Mr. Vengeance) iyi bir performans sergilerken diğer oyuncular sönük kalıyor.

Ama orjinal düşüncesinin etkileyiciliği ve ölümsüzlük(tedavi) için yapılanlara yaptığı tadında bakışıyla (dine karşı) başarılı. Ama baş yapıt da değil.


7/10

Not: Filmin 2 saat olduğunu da belirtmek gerekir.

16 Eylül 2009

R Point

Kimse ne olduğunu bilmiyor?

Savaş filmlerinin vazgeçilmez sahnesidir, ekip üyelerinin hepsi hayattayken birlikte fotoğraf çektirmek. "R Point" in savaş filmlerine benzeyen tek yanı da bu sanırım.

R Point Kore yapımı bir savaş filmi. Düşmanın olmadığı, psikolijik bir savaş. Kayıp askerleri bulmak için Vietkong topraklarına giren askerler de teker teker kaybolurlar, ölürler, intihar ederler. Filmin başındaki kurgu ve yukardaki fotoğraf bize olacakları söylese de nasıl olacağını öğreneceğimizi ummamızı sağlıyor.

Ummuduğumuzu bulamama sebebimizse kayıp askerleri arayan timin operasyon hakkında hiç birşey bilmemesine ek olarak dışardan izleyen bizler de bir şey öğrenemiyoruz. Yani kimin niye nasıl öldüğü ve kaybolduğu gizemi bizi de sarıyor.

Ana akımdan ayrılan ve iyi gibi başlayan film sonunda sorulara cevap vermeyerek beklentileri karşılayamıyor. Ancak yine de değişik türde savaş filmleri sevenlerin ilgisini çekebilir.
7/10


  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP