27 Mayıs 2011

Post Mortem


ili'de pinoche darbesi öncesi ve ilk günlerini anlatan filmde asosyal morg görevlisi abimiz karşı komşusuna takıntılı şekilde vurgundur ve onunla görüşmeye çalışır. tam bir şeyler oalcak sanarken darbe oluverir ve ailesi komünist olan kız saklanmak zorunda kalır. morg görevlisi de onu saklar.

şimdi bu filmi en kötü anlatma şekliydi. ama film darbeyi öyle bir arka plana koyup takıntılı bir adamın hikayesini anlatıyorki bize bir an için afallamamak mümkün değil. ama sonra düşününce darbenin hayatlara nasıl malolduğunu görüyoruz (ya da ben çok pis kuruyorum). dünyaya tamamen tepkisizken kendisine varmayan kadını başkasının kollarında görürken bir yudum su verdiği için ve aldatıldığını düşündüğü için o kadını öldürüşü ve kapattığı kömürlüğün önüne bitmeyen bir hınçla eşyları yığışı devletin izlediği politikanın nerdeyse aynısı gibi geldi bana. ya da ben hiç jop yemedim.

16 Mayıs 2011

scream 4


Gerçek bir sinema şöleni!


Filmin kendi -yani korku kısmı- çok iyi mi bilemem. Çok sevmediğim için korku filmi izlemem. Vasat filmler olurlar genelde. Ama Wes Craven tekrardan koltuğa oturmuşsa ve benim doldurmam gereken 2 saatim varsa gidip izleyeyim dedim. Hiç pişman olmadım.

Öncelikle son zamanlarda en çok güldüğüm filmlerden olduğunu söyleyebilirim. Bu filmin sçama olmasıyla alakalı falan değil. Sürekli korku filmlerine, devam filmlerine, kendi filmlerine ve diğer pek çok filme sert göndermeleriyle beni koca salonda tek başıma kahkahalara boğdu.

Suspiria'dan tutun da Saw serisine, ölmeyen polis Bruce Willis'e kadar eğlence dozunu arttıran diyaloglar vardı. Oyunculuk performansları çok iyi değil belki ama amaç o da değil zaten. Şaşkınlık yaratmayı başaramayan ve belki biraz sünen sonu sıkıcı da olsa ben bu filmde eğlendim.

Çok kişinin tercih etmeyecek olmasını anlasam da şans verilirse değerlendirecek bir film bence.

7/10








12 Mayıs 2011

Flipped

Bu filme "Ay çok tatlı yaa!" diyecek kız sayısı çok fazla. Erkek sayısı da.


hani filmler vardır, ahım şahım değildir. gösteriş yoktur hatta eksik aksayan bölümleri vardır. karakterler betimlense de içine giremeyiz falan. normalde bunu da sevmeyiz. her şey kitabına uygun olsun isteriz.

aslında biz içimizi ısıtacak şeyleri seviyormuşuz ve soğuk bir filmden bu teknik zırvaları bekliyormuşuz. bu film istediği kadar aksasın ve hatta isterse net bir konu işlemesin. önemli değil. çünkü bu film insana güzellik, hoşgörü ve sevgi aşılıyor. sayesinde bir süre mutlu mutlu dolaşıyorsun. sonra seni mutlu eden bir şey olmadığını fark ediyorsun son zamanlarda. bu filme daha sıkı sarılıyorsun.

filmde çocukluk yıllarında karşılarına taşınan bryce'a ilk görüşte aşık olan julie'nin ilk gençliğine kadar ona olan tutkusu ve bryce'ın tepkilerini (tepkisizlik ya da kaçışları da denebilir) izliyoruz. Aslında bu haliyle klasik bir çocuk ya da aile filmi gibi duruyor. Ama Rob Reiner'in önemli katkısı olayları Rashomonvari bir havada her iki karekter açısından da sırayla anlatması.

Ayrıca böyle bir filmde Amerikan banliyö hayatını eleştirişi ise altm etni doldurmak açısından yararlı.

Seviglinizle alın izleyin efendim. Olmadı annenizle.

8/10

11 Mayıs 2011

I Soliti Ignoti

öncelikle inanılmaz eğlenceli bir film.


Birbirinden alakasız karakterlerin bir araya gelip bir soygun yapmaya çalışması ve sonrasında hayatlarının yine bambaşka yönlere savrulmasını anlatan bir film.

filmde çalışmanın kötülüğü üzerine dizilen sözlerden sonra aşık olmamak elde değilse de farklı konulardaki taşlamaları da gayet başarılı. yani alt metni doldurmuş demek doğru olacaktır.

bazı kurgusal hatalar olsa da (tek kadın soyguncunun ayrıldığı eski sevgilisi ölünce sebepsiz ortadan yok oluşu gibi) bazen kolaya kaçtığı düşünülse de oldukça eğlenceli (bu yıl en çok güldüğüm film açık ara) ve hareketli.

Şiddetle tavsiye edilir.

Not : Film her biri başka özelliğiyle soyguna katkı sağlayan adamlardan oluşmasıyla Ocean's Eleven'a öncülük yapar gibi. Bob Le Flambeur'un eğlencelisi gibi yani.

08 Mayıs 2011

Incendies



içinize düşürdüğü ateş köz olacağına her geçen saniye büyüyerek sizi sarar.
bu durumda ateşe sarılmak en iyisidir çünkü dünya ateşten çok daha fazla canınızı acıtacaktır.

Wild Target

Çok zamanın varsa







Son 2 ayın en sıkıntılı gününde izlenmiş bir film olarak kendisine saygım sonsuz. Öyle boktan bir ortamda bile izletti kendini. Elimde başka alternatif olmayışı etkiliydi belki.



Hareketli eğlenceli ama pek orjinal olmayan bir film. Bir seri katil, sahte tablo satılarak dolandırılınca tutulur. İşinin en iyisi olan katilimiz tabloyu satan kızı görünce birden değişiverir ve tersine bir kovalamaca başlar.



Renkli ve sıkıcı değilse de ancak bol zamanı olanlara göre bir film diyebilriim.


6.5/10


05 Mayıs 2011

Kaybedenler Kulübü




"kaybedenler kulübüne üye olmak pahalı bir şey, önce sahip olacaksınız sonra sahip olduklarınızı kullanmaya devam edecek ama öte yandan loser takılacaksınız, mesele bundan ibaret." *






özelliğini çözemediğimiz bir aşkın sebepsiz giriş ve çıkışı olsun, televizyon dizisi tadında -radyo konuşmaları hariç- replikler olsun, teknik olarak vasatı aşamayışı olsun ve en son atilla dorsay'ın bu filme 4 yıldız verişi ile sevilmesini anlamadığım filmdir. illa kaybeden birilerini arıyorsak piçi okumak daha yerinde olacaktır.

03 Mayıs 2011

Adjustment Bureau

Dark City'e benzetmeyeni dövüyollamış.



Valla Dark City'e benziyor. Yönetmen de zaten şapkalı abilerle bunu istiyor. Yani ortada gizli bir şey yok. Yeniden yapım olacak kadar benziyor. Ama bu sefer aşkı öyle bir yediriyor ki vay anam vay. Zaten bu yıllar süren aşk kovalacaması filmin sıkıcı yanı oluveriyor.


Matt Damon bu ara çok üretken. Sanırım tek artısı vasat altı filmlerde oynamaması. Ama ahım şahım 10 numara da deiller. Bu film de öyle. İzlemesen sıkıntısını hissetmezsin. Demek ki çok da iyi değilmiş :))


Aşk bir filmi kurtarmaya yetmiyor maalesef.

Zeitgeist : Moving Forward

Öncekiler gibi değil



Zeitgeist'i ilk izleyince insan masa başında bu denli iyi bir belgesel görmeyi ummadığından şaşırıyor. Oldukça güzel belgelerle de seyirciyi inandırabiliyor.


Bu üçüncü filmle ilgili ise ilk akılda kalan şey; uzun olması. Oldukça uzun hem de. Sistemin çürümüşlüğünü anlatırken alternatif bir projenin (Venus Project) ne kadar yararlı ve mantıklı olduğunu aktarıyor. Bu da bilimadamlarının film boyunca verdikleri verilerle sağlamlaştırıp pekçok yanlış bilgiyi düzeltirken (sadece 5-10 tane hastalığın genetik olduğu ve genel kanının yanlış olduğu gibi) sürekli Venus Project'i övüyor. Bu da uzun süreyle sıkyor biraz.


Ama hala sistemi eleştirmesi ve artık gerçek bir belgesele bürünerek röportajlar ve teknik kalitenin artışı ile daha fazla filme benziyor.


İzlenmesi yararlı bir film neticede.

  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP