9/10 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
9/10 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Şubat 2015

Samsara

Geç izlediğim için pişman olduğum belgesellerden biridir bu.


Çekimler, geçişler, neden sonuç ilişkileri herşey mükemmel bence.
Üst düzey sabır ve teknik kabiliyet ürünü bir görsel şölen.
Mutlaka izleyin ve en yüksek çözünürlükte temin etmeye çalışın.

Birdman

Bence gerçekten çok iyi film. Bence diyorum çünkü sevmeyeni çıkacaktır eminim. Yalandan sevdim diyen de çıkacaktır. Ama filmin teknik olarak, oyunculuk olarak, senaryo ve yönetmenlik olarak mükemmele yaklaştığını düşünüyorum.



Innarutu zaten gerçek bir usta olduğunu kanıtlamış bir adam. Ama bu hep bir adım üstüne koyabileceğinin göstergesi. Ama oyuncuları yönetim becerisi de üst düzeyde.

Filmin birdman oluşu ve michael keaton üzerinden ilerleyişi gerçekçilik hissini arttırıyor.

Geç gelen edit: Film zaten oscarlarda sildi süpürdü. 

12 Ocak 2015

Whiplash

Whiplash: kamçıyla yapılan sert ve ani darbe anlamına da gelen, geri tepmek anlaminda da kullanilan ingilizce sözcük.



Filmin senenin iyilerinden olduğu kesin. İnsanı içine alıp davul gibi germesi bunun göstergesi. Sıkılmayan söylenmeyen ya da yok artık demeyen yoktur.  Varsa bıraksın bir daha film izlemesin.

Filmin teknik arızaları olabilir. Karakterler biraz daha tanıtılabilir, dramatik yanı attırılabilirdi tabi ki; ama asıl amacı unutuyoruz film izlerken. Film izleme amacımız filmde açık bulup eleştirmek değil bize değişik şeyler hissettirmesi. Mümkünse derinden yoğun şekilde. Ve evet Whiplash bu yılın en etkileyici filmlerinden biri. Kulaklarımız başta olmak üzere duyularımıza hitap edip bizi filmin içine sokan bir film. Bu bile herşeye bedel.

Müzikseverler daha çok severler kesin ama bence kaçmaması gereken bir film. Ben biraz Black Swan tadı aldım. Ama bunu daha çok sevdiğim kesin.

9/10

10 Ocak 2015

Gone Girl


David Fincher'ın sakin ve usta işi yönetimi filmi oldukça üst seviyeye taşımış. Ben Affleck'in beceriksiz oyunculuğu beceriksiz koca rolüne cuk oturmuş ve belki de ilk defa kötü oynamış demedik. Rosamund Pike da soğukkanlı tavırlarıyla eşlik ediyor. Hatta filmi sürüklüyor denebilir.

Filmin psikopatlık seviyesi ve bunu bizi huzursuz edecek kullanışı oldukça başarılı. Bence yıllar sonra da hatırlanacak filmlerden biri. Mutlaka izlenmesi gerek diye düşünüyorum. Yılın en iyilerinden biri.

9/10

20 Kasım 2014

Short Term 12

2013 de izlemiş olsam en iyiler listesine yedekten girerdi.  2014 de rahat girer gibi  :)

 

çocuk istismarı filmleri arasında belki de en az salya sümük kovalayan film olması ve karakterlerini anlatırken aralara eğlenceli şeyler serpiştirmesi çok başarılıydı.  

izleyin sakin bir bahar akşamında.
9/10  

The Grand Budapest Hotel

Şaheser.
İzlemeden yılın en iyileri arasına gireceği belliydi. 



Wes Anderson her filminde aynı şeyi yapıp farklı sonuca ulaşamayarak tutarlı tavrını devam ettiriyor. Filmlerini de karakterlerini de anlatacak bir yazı olamaz. Zaten bilen izleyecek. Bilmeyen bırakacak geçecek. 

Benim için tüm Wes Anderson filmleri güzel ama bunun yeri ayrı. Filmin sonunda saklı gizemi.
 

12 Kasım 2014

Two Days One Night

Şimdiden senenin en iyi filmlerden biri olarak belirtmek isterim. 


Film klasik Dardanne'ler filmi ama konusu itibariyle biraz Ken Loach tadı da var. Şiddetsiz sakin bir Ken Loach. 

Sağlık raporu almış olduğu süreçte işten çıkartılan Sandra işten çıkartılırken çalışma arkadaşlarına işveren tarafından bir teklif geldiğini öğrenir : Ya Sandra'yı işten çıkartacaktır, ya da kalan 15 kişiye prim vermeyecektir. Sandra arkadaşlarının tercihi ile işsiz kalmıştır. 2 gün sonra tekrar oylama yapılacağı durumu ile fikirlerini değiştirmek ister  ve tek tek onları gezer.

Filmin sakin akışı ve sindire sindire hikaye anlatışı klasik Dardenneler ama sosyalist havası Ken Loach, insanların fikirlerini değiştirme kısmı ise 12 Kızgın Adam'a benziyor. Filmin tutarlı hikayesi insan da gerçekçiliği yakalamasına sebep oluyor. 

Filmin vicdan sorgusuna sebep olan ikilemi tek tek bireyler üzerinden işlemesi oldukça başarılı. Özellikle kalması için oy verecek olanların hep ötekileştirilimiş kişiler olması (Kader, Timur, Miguel, Dominuque - göçmen, bir koca şiddeti gören kadın, bir erkek şiddeti gören erkek) dikkat çekici. Depresyonda olan ve çıkamayan Sandra ile iligli yukardaki sahne de kritik. Tüm aile fertleri teknoloji ile meşgulken çağın teknolojisine ayak uydurumayan (ki teknolojik bir güneş enerjisi paneli üreten fabrikada çalışmakta) Sandra'nın depresyon sebebini de hissettiriyor.  


Ama filmin sonunda çalışma arkadaşlarına beyaz tshörtler giydirerek de bireyleri değil sistemi eleştiriyor Dardenneler. Kişiler masumdur sistem kötüdür diye (ki ben katılmıyorum). Ve zafer galip gelinince değil mücadele edince kazanılır bakışıyla da filmi mükemmel bitirir.

Ben her açısından çok çok sevdim filmi. Dardenneler gerçekten sinema denilen şeyin ne olduğunu çok iyi çözmüşler. Bunu her filmlerindeki tutarlı halleriyle de ispatlıyorlar.

Marion Cotillard ise gerçekten mükemmel oynuyor. Hayran kalmamak mümkün değil.

İzleyin efendim.

03 Kasım 2014

Boyhood

Lan olum insan şaşırmıyor değil yani :)



Gerçekten bir çocuğun 6 yaşından 18 yaşına kadar olan hikayesini daha sade, olgun ve gerçekçi anlatamazdı kimse. Zaten aynı çocukla 12 yıl film çekerek yaparsan bu sonuca ulaşmaya kafayı takmışsındır demektir.

Linklater gerçekten sağlam ilerleyen, diyalogları karakterleri sindirerek veren bir film çekmeyi becermiş. Aynı kadroyu yıllarca bir araya getirip filmi devam ettirmek de inanılmaz güzel.  Buna diyaloglarıyla zenginleştirdiği alt metinler de eklenince oldukça güzel bir şey çıkmış.


Filmde dikkatimi çeken şey : kız çocuğunun ilk halinden itibaren sürekli bir değişim içinde olmasına rağmen erkek çocuğu neredeyse hiç değişmiyor ve hep aynı karakterde kalıyor. Bunu görmek bile keyifli.


Rushmore

Bu Wes Anderson karışık aklın izlerini taşıyor bence. Böyle senaryolar yazmak ve karakterler yaratmak gerçekten mantıklı insan işi değil.


Rushmore zaten yıllardır herkesçe başyapıtlar, en iyi komediler listelerine de giren bir film. Fırsat bulup izlemek nasip oldu nihayet. Kalabalık izlediğim için de ayrıca keyifli geldi belki. Ama yine aynı yorumları yapacağımız bir Wes Anderson filmi : İncelikle işlenmiş karakterlerin esirgenmeden kullanıldığı, esprili, hızlı bir film. Yılların eskitemeyeceği ve her seferinde güldürecek filmlerden.

Bir ara denk gelin derim. 

Dabba (Sefer Tası)

1- karakterlerini çok iyi anlatan bir film. her birinin geçmişi, şimdisi o kadar detaylı işlendi ki çaktırmadan; shaikh'in yetimliğini, yüzünü görmediğimiz "antii"nin hikayesini dahi biliyoruz. bence bu da filmi inanılmaz zengin kılıyor.


2-sıcacık bir hikaye. günümüz bilgisayar dünyasında, küçük tesadüflerle tanışıp mektuplaşma fikri insanda bir umut uyandırıyor. her zaman anlaşacak, uyuşacak birini bulabilme umudu. hayata bağlanma sebebi yaratacak biriyle tanışma umudu. (romantik mode on)

3- harvard tarafından incelenen ve bilgisayar sistemleri ile bile yapılamayacak bir yemek dağıtım ağını izlemek bile insanı şaşkına çeviriyor.

bence senenin iyi filmlerinden biri olduğu şimdiden belli. izleyip de iyi değil deneceğini sanmıyorum (ahmet'i tenzih ederim. o hiç bir şeyi beğenmiyor)

Not: Filmin yönetmeni  Ritesh Batra'nın ilk uzun metrajlı filmi bu. Sırf bu yüzden bile kıymeti artıyor.

26 Ekim 2014

Chef

Zathura ve Iron Man serisini çeken adamdan böylesine hayatın içinden bir film görmek enteresan. Gayet sıcak, akıcı ve merak uyandıran film. Hatta yol filmi. Ve baba oğul hikayesi. Bence izlenesi bir film.Hatta sıfırdan başlama hikayesi.


Kaçırmayın.
Kesin izleyin.

9/10

21 Ağustos 2014

Locke

Tek mekan tek adam filmlerinden belki en akıcısı. 
Tom Hardy de gerçekten sade ve güzel oyunculuğuyla filmi alığ götürüyor. 


locke binadan bahsettiği şu kısımda aslında kendine kurmuş olduğu iş-evlilik-vs. hayatından bahseder:

" çünkü binam tamamlandığında,
55 katlı olacak.
2.223.000 ton ağırlığında olacak.
tamam mı? binam su seviyesini
değiştirecek ve graniti sıkıştıracak.
30 kilometre öteden görülebilecek.
gün batımında muhtemelen
1,5 kilometre uzunluğunda gölgesi olacak.
eğer binamın temelinin
betonu doğru olmazsa...
...bir santim bile kayarsa,
çatlaklar oluşur.
anladın mı? eğer çatlaklar oluşursa,
zaman geçtikçe büyürler, değil mi?

- ve tüm bina yıkılır.

bir hata yaparsan,
küçücük bir hata yaparsan donal...
...tüm dünya başının üzerine yıkılır."

ve işte bir küçük çatlak büyür, özene bezene kurduğun on numara yaşamınıı yerle bir eder.

eşinin de birkaç kez belirttiği gibi:
" bir kezle hiç arasındaki fark her şeydir."


Buried'dan daha geniş bir alanı olsa da plakası Adi-x-os olan bir arabanın içinde hayatının değişmine tanıklk eden adamın hikayesi.

8/10

03 Ocak 2014

blue is the warmest colour



Senenin en iyileri listesinde hep var. Hakediyor mu diye düşünüyorum. Bir yanım Adele olduğundan anlayamıyorum diyor bir tarafım ise Emma olduğundan dibine kadar hak veriyorum.

Dibine kadar bir aşk filmi. Uzun, zamanla dinamikleri değişen, kışkırtıcı bir film. Aklıma gelen soru şu ama: lezbiyen bir aşk hikayesi olmasaydı bu kadar konuşur muyduk? Peki bu kadar cesur aşk sahneleri olmasa? 

Film bence oldukça sakin ve güzel işliyor. Adele'in gelişimi kendini ve isteklerini keşfedişi, buna rağmen standart orta düzey hayatını, çekingelerini, anaç dağınık tavırlarını o kadar gerçekçi izliyoruz ki sanki Dardenne Biraderlerler Rosettası gibi. Ama bir yandan da Catherine Breillat'nın filmlerindeki kızlar var. Yani cinsellik ve aşk oldukça gerçek ve olağan şekilde işlenmiş.



Fimle ilgili pek çok yazı var, bambaşka yerlerine değinilen. 
-Emmanın saçlar sarardı ve değişti herşey, 
-Adale sümüğü, yara kabuğu, imkansız yemem dediği istiridye dahil her boku yiyen bir kız,
-Emma elit ailenin sanatço ırta üstü gelirli kızı, Adale geçim derdindeki orta sınıf kültür sanat derdi olmayan ailenin kızı, 
-Ulan bambaşka dünyaların insanları bunlar tamam. Adale hayatta bir şey kovalamadan standart takılan bir kız o da tamam. Hatta yalnız hissedince aldattı o da tamam. Ama arkadaş bu Emma çok mu dürüst. Son sergideki resimlerden anlıyoruz ki Lise ile birlikteliği net bir şekilde Adele'in yediği boklardan önce başlamış ve kendini aklayacak ince manevralarla işin içinden sıyrılmış. 

Adele gariban tabi. Bunu anladı mı o ile belli değil? 

Kimse katılmayacak biliyorum ama bence Adele ie Frances Ha uzak akraba olaiblirler. Dağınık tutunulamayan bir hayat hayalkırıklıkları vs.  Benziyorlar yeminlen. 

9/10

02 Ocak 2014

The Great Beauty

Seyahat etmek yararlıdır, hayal gücünü geliştirir.
Geriye kalan her şey hüsran ve angaryadır.
Yolculuğumuz tümüyle hayalîdir. Gücünü buradan almaktadır.
Yaşamdan ölüme yol alır.
İnsanlar, hayvanlar, şehirler, olaylar birer hayal ürünüdür.
Bu bir romandır, yalnızca kurgusal bir hikâyedir.
Littré öyle söylüyor ve o hiç yanılmaz. Ayrıca o kadarını herkes yapabilir.
Siz sadece gözlerinizi kapayın. O, yaşamın diğer tarafındadır.
Louis-Ferdinand Céline
“Gecenin Sonuna Yolculuk”
 

Bence yılın en iyilerinden. Zaten yıl sonu listesinde yer alacağı kesin. 


kesinlkle bu senenin en iyilerinden. nedense biraz türkiyeye uyarlayarak hissettim filmi. mesela aslında hiç bir olayı olmayan GüneriCivaoğlunun sürekli partilerde dolaşması ve yaşantısı. Sadece JEP'in sivri dili buralarda rastlanılmayacak düzeyde sert. Ve zaten filmi biraz da bu sert, alaycı ve eleştiren dil güzelleşiriyor.

Burjuvanın göbeğindeki bir adamın ince bir kırılmayla  nasıl da içinde tuttuğu dalga geçme potansiyelini dışar vurduğunu izliyoruz. Dalga geçme diyorum zira kesinlikle öfkeli değil JEP. Gayet sakin ve rahat. Bu adamı etkiliyor zaten. Soğukanlı ve zeki. 

bence dikkat ederek izlenildiğinde değeri artacak bir film. Üstelik eğlenceli de. Hatta yılın en iyilerinden.

9/10

18 Aralık 2013

Before Midnight

Film bu sefer de Before Sunset'in kaldığı yerden gerçek zamanlı olarak 9 yıl sonrayı gösteriyor.



Bir yunan adasında geçen film (yapımcı yunan olduğu için orası tercih edilmiş belliki)  usta bir yazarın davetiyle adaya tatile gelen çiftimizin bir öğleden sonrası ve gecesini anlatıyor.Önce Jess'in ilk evliliğinden oğlu bırakılır, kızlarının uykusu eşliğinde eve gidilir ve uzun akşam yemeği muhabbetleri başlar. Tabi ki yine muhabbet diyalog, tartışmalar.

Film öncekilerden daha az önceki olayları aydınlatma derdinde sanki. Daha çok din, tarih, çevre, SEX gibi genel konular konuşuluyor ve kırılma anında da biraz ikilinin ilişkisinin klasik evlilik tadında nasıl olduğuna bakıyoruz.

Evet hikaye oldukça tutarlı. Karakterler olaylara bakışları ve kavga ettiklerinde ağızlarından çıkanlar çok gerçekçi. Yani film olayların bilinmeyen yönünden çok karakterlerin 9 yılda çocuklu aile olarak nasıl bir hale geldiklerini  anlatıyor. Bence iyi de yapıyor. Daha usta işi duruyor bu haliyle. Ben sevdim ki ilk iki filmi izleyip sevenler bunu da seveceklerdir. 



Aşk her şeyi affeder mi?  Sex iyiyse evet affeder. 

Before Dawn ve Before Afternoon'u da bekliyoruz  :)

This is The End

Pek komik.



Üstelik sinema dünyasındaki karakterleri kendileri gibi göstererek dalga geçip eğlence katsayısını arttırıyor. Ezik tipler, kendine aşık olanlar, benciller ve başkasına aşık olanlar var filmde. Pek çok yanlış anlama, geyik ve eğlence de.

Bence yılın en iyi komedisi. Uzun zamandır bu kadar gülmemiştim heralde. Uzatmayacağım izlenir. İkinci keresinde bile gülünür hatta.

Seth Rogen çok iyi iş çıkarmış.

9/10

06 Aralık 2013

Before Midnight

Film bu sefer de Before Sunset'in kaldığı yerden gerçek zamanlı olarak 9 yıl sonrayı gösteriyor.



Bir yunan adasında geçen film (yapımcı yunan olduğu için orası tercih edilmiş belliki)  usta bir yazarın davetiyle adaya tatile gelen çiftimizin bir öğleden sonrası ve gecesini anlatıyor.Önce Jess'in ilk evliliğinden oğlu bırakılır, kızlarının uykusu eşliğinde eve gidilir ve uzun akşam yemeği muhabbetleri başlar. Tabi ki yine muhabbet diyalog, tartışmalar.

Film öncekilerden daha az önceki olayları aydınlatma derdinde sanki. Daha çok din, tarih, çevre, SEX gibi genel konular konuşuluyor ve kırılma anında da biraz ikilinin ilişkisinin klasik evlilik tadında nasıl olduğuna bakıyoruz.

Evet hikaye oldukça tutarlı. Karakterler olaylara bakışları ve kavga ettiklerinde ağızlarından çıkanlar çok gerçekçi. Yani film olayların bilinmeyen yönünden çok karakterlerin 9 yılda çocuklu aile olarak nasıl bir hale geldiklerini  anlatıyor. Bence iyi de yapıyor. Daha usta işi duruyor bu haliyle. Ben sevdim ki ilk iki filmi izleyip sevenler bunu da seveceklerdir. 



Aşk her şeyi affeder mi?  Sex iyiyse evet affeder. 

Before Dawn ve Before Afternoon'u da bekliyoruz  :)

05 Aralık 2013

Le Passe

Tarihin yazılışına tanıklık edin.

Kitap gibi bir film Le Passe.  A Seperationdan bildiğimiz Asghar Farhadi yine tek tek soruları cevaplayarak seyirciyi yavaş yavaş doyurduğu bir film çekmiş.


Ahmed yıllar sonra Fransa'ya döner. Orada resmi olarak nikahlı göründüğü Marie'den resmi olarak boşanmak için. Ama geldiğinde ortalıktaki gerginliğin nedenini yavaşça hisseder. Bunun nednelerinden kaçııyor gibi olsa da zaten geçmiş elbet bir gün su yüzüne çıkmayı bekliyordur ve ahmed'e kendini gösterecektir. Marie kızı Lucie ve sevgilisi Samir arasındaki olaylar ortaya çıkacaktır. Öylesine yavaş ki öylesine sakin ki şaşıp zamanın her şeyi açıklamaya yetmesine inanamayacaksınız.

Film bir kitap zarifliğinde ilerliyor. Hiç sıkmadan anlattığı hikayesinde yer yer kendini farklı kişilere ve taraflara koyan yönetmen (belki de tanrı demeliyiz) aslında somut müdahalelerde bulunmuyor. Sadece anlatıcı olarak yer alıyor ve hikayenin sonundan ziyade anlatılmış olmasıyla ilgileniyor. 

Bence Asghar Farhadi iyi yönetmen olduğunu peşisıra iyi işlerle kanıtladı.Takip edilesi adamlar arsındaki yerini almış oldu. 

9/10

29 Kasım 2013

Şili'ye özgürlük.

Pinochet'nin askeri vesayetinin nasıl sonlandığını izlemek mi istersiniz reklamları mı?


Çoğunuzun reklamları tercih edeceğini tahmin ediyorum. Filmin yönetmeni de öyle düşünmüş olacak ki dönemi en hafif şekilde stilize ederek reklam kuşağıyla veriyor. Ama yine de oldukça sert bir film var karşımızda.Çünkü sert dönemi layıkıyla anlatmak kadar bunu nasıl etikili anlatacağını ve insanların bunu geçekten algılayacağını tahmin etmek ve bu seviyde film çekmek kanımca önemli. 

No; 1988'de Pinochet'ye gelen baskılar sonrası bir plebisit ile koltuğunda kalıp kalmayacağını gösterecek bir seçime gitme kararı alması sonucu onca yıl zulüm gören sosyalist kesimin "PINOCHETE'YE HAYIR" kampanyasını nasıl bir içeecek reklamı tarzında oluşturduğunu anlatıyor.

Olay örgüsü bence gereksiz, adamın amerikadan gelmesi karısından ayrılmış tek çocuk sahibi olması sadece hikayenin sağlamlaşması için gerekliydi. Eksik kalmasın diye konmuş. Ama umut vererek zulmü yenmek gerektiği teması kuvvetli. 

Filmin gerçekle birebir uyuşmadığını belirtenler var. Kampanya reklamcıdan önce bu şekilde olsun diyen politikacılar, No kampanyasını destekleyenin Amerika olduğunu belirtenler. Bazı kısımlarını bilemiyoruz tabi ama geçmişe ışık tutması açısından kıymetli buluyorum ben filmi. 

İzlenmeli. 

9/10

07 Kasım 2013

Jagten - The Hunt

Sarsıcı filmler vardır.  Jagten kesinlikle insanı sarsıyor. Rahatsız ediyor ve geriyor. Bu his film bittikten bir süre sonra bile içinizde kalıyor. Hala düşününce insanı öfkelendirebilen bir anlatıma sahip film.

Lucas bir suçlamayla yüzyüze kalır ve hayatı alt üst oluverir.

---------------------spoiler-----------------------
Lucas'ın en yakın arkadaşının 6 yaşındaki kızı kavgalı ailesinin yanında bu sakin ve ilgili adamı çok sevmektedir. Ancak Lucas onun anaokulunda görevlidir ve başka bir kadınla yakınlaşmaya başlar. Küçük kız tam falliklik dönemindedir ve bunu kaldıramaz ve müdüre hanıma Lucas'ın ona pipisini gösterdiğini söyler. Ve dünya tersyüz olur.

gustave le bon: "sosyal bir kitlede kişi sayısı arttıkça düşünsellik azalır, duygusallık artar."  demiş. Filmin başında çocuk kadın ailelerin olduğu bir gölette eğlence olsun diye buz gibi suya çıplak atlayan ve teşhircilik yaptıklarını düşünmeyen kitle söz konusu varsayım başkası tarafımdan gerçekleşince linç kampanyasına girişebiliyor. 

Lucas bu süreçte yalnız kalıyor, dışlanıyor, pedefili damgası yiyor. İşin etkileyici ve filmi iyi kılan kısmı ise yönetmen filmi öyle bir hale getiriyor ki neredeyse biz bile bir süre Lucas'ın suçlu olduğuna inanıyoruz. Aslında olup olmadığını bilmiyoruz da.
 
---------------------spoiler-----------------------

Ben rahatsız etmeyi bu kadar güçlü başaranbilen filmle nadiren karşılaşıyorum. Ve seviyorum bu güç nedeniyle düşündürtebilme başarısına. Kesinlikle izlenilmesi gereken bir diye düşünüyorum. Günümüzde de toplumun birey üzerine baskısı ve kendi ayıbını görememe durumuna ayna tutuyor.


Şölen (Festen) ve Dear Wendy'den tanıdığımız Thomas Vinterberg rahatsız eden filmler yapmaya devam ediyor. Dogma ile çektiği fimlere benzeyen Jagten, Mads Mikkelsen'in gerçekten döktürmesiyle etkileyiciliğini arttıran bir film.

Adalet kavramını sorgulattı bu film bana. Bir de insan ne kadar sabırlı olabilir (olmalı) diye sordurttu.sınırları zorlamayacaksınsabırkonusund. Bence insanın patlamaya her zaman hakkı var.

  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP