19 Ocak 2010

the road

post apokaliptik bir dönem bu kadar soğukkanlı resmedilmemişti. İddialı olduğunu biliyorum bu söylemin. Ama genelde fazla atraksiyonlu kanlı ve hızlı geçer kıyamet sonrası dönem. Bu film bunun aksine fazlasıyla yavaş, sessiz ve hareketsiz. Ama bunlar yanıltıcı olmasın film sıkmadan ve gerilimi fazlasıyla ayarında tutarak bizi kendine bağlıyor.

Sebebini ve nasıl olduğunu bilmediğimiz bir kıyamet sonucunda ölümü beklemeye dayanamayan eşi gidince "oğlu"yla bir başına kalan "Adam" yola çıkar. Zira evde kalıp, açlıktan insan yemey başlayan diğer insanlardan kaçmaları ve karısının son arzusu olan güneye "gitmelisiniz" yerine getirmeye uğraşıyorlar.

Baba oğulun bu yolculuklarında tabiki kaçtıkları kovaladıkları anlar var. Ama asla huzurlu oldukları güzel uyudukları bir an yok. Zaten ne zaman güzel bir rüya görürlerse pes ettiği anlamına geldiğini ikisi de biliyor.

İnsanlığın kayboluşu ve paranoya üzerine güzel bir kitap uyarlaması. Şüphesiz kitabın etkisi daha fazla ama filmde gayet eli yüzü düzgün olmuş.

Nick cave senaryosu proposition ile iyi iş çıkaran hillcoat bu sefer de gayet iyi ve nick cave warren ellis şarkılarıyla etkileyici bir film yaratmş.
8/10

2 yorum:

Çavlan 1 Şubat 2010 14:27  

uzun zamandır bu filmi izlemek istiyordum, bu yazı daha bir gaz verdi bana, izliycem en yakın zamanda :)

Porco Rosso 1 Şubat 2010 20:22  

bekliyorum öyleyse film sonrası görüşlerinizi efendim.
seveceğini düşünüyorum.

  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP