15 Nisan 2010

Bunny and The Bull

Renkli. Eğlenceli. Sıkıcı.


Festival filmlerinin genelde kendine has bir tadı oluyor (herhangi bir festivalden bahsediyorum). Farklı bir yerde duruyorlar. Kötü olsalarda izliyorsun. Farklı olduğunu biliyorsun çünkü. Klişe olan ya da bir özelliği olmayan bir filmi festival seçkisine almazlar yani.

Bu açıdan Bunny and The Bull'un neden gösterildiğini anlıyorum festivalde. Genç bir film. Eğlenceli. Bolca renkli. Değişik yerler, yaratılan mekanlar ve değişik görsellik. Ama bunca kritere rağmen sıkıcı ya film. Hem de öyle böyle değil. 90 dakka bile olmamasına rağmen 3 kere ara verdim. Yani belli bir amaca hizmet etmeyen görsel efekt ve zihinsel oyunlar sakilliğiyle yoruyor insanı. Bir Michel Gondry havası olsa da çekici olmuyor olamıyor.

Konusu ise fazla kıl tüy Stephan sistematik, vejeteryan eğlenmeyi bilmeyen, bir kıza 3 yıl boyunca takıntılı aşık olan bir tipken, arkadaşı Bunny zıpır, sarhoş, bahisçi, uçkur düşkünü yani Stephan'ın tam zıttıdır. Nasıl bir araya geldiklerini bilmeyiz. Ve kazandıkları bir bahis sonrası Avrupayı gezmeye çıkarlar.

Ama bu bir yol filmi değil. Bu Bunny'nin filmi de değil.

6/10

2 yorum:

öz 16 Nisan 2010 14:20  

ben birde festivalde ara vermeden izledim :D insanlar güldü yine, zaten her şeye gülen bir seyircimiz var. filmde IT Crowd'un Moss2u var diye bilet almıştım ama 2 dk.lık bi' rol olduğu çıkınca film benim için bitti zaten :D harbiden çok sıkıcı, nerden bulmuşlar bunu anlamadım.

Porco Rosso 16 Nisan 2010 17:36  

Moss'u görünce bir an heyecanlandım ne yalan söyleyeyim. ama 0 2 dakkası bile sönüktü.
evet gülünen bir kaç yeri var ama yine de sıkıcı olmaktan öteye geçmiyor ve aslında bakrsan bir şey de anlatmıyor.

  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP