27 Şubat 2012

Midnight in Paris

Altın Çağ'ı ararken heba olmamak lazım.



Woody Allen bu sefer de bir Paris güzellemesiyle çıktı karşımıza. Ama bu sadece şehre övgü de değil eski çağlara bir özlem.

Filmi pek çok açıdan beğendim sanırım. Demokrat cumhuriyetçi çekişmesine, zenginin tavrına mesafesine ve sanata övgüsüne. Ayrıca geçmişi arayan insanın şimdiyi idare etmesini belirtişi güzel. Yani biz geçmişe özelm duyarsak şimdiki güzellikleri görmüyoruz, kötüye maruz kalınca da bunun çağla alakalı olduğunu düşünüyoruz. Ama çağın gerklilikleriyle yaşayınca insan mutlu olaibliyor.

Woody Allen gerçekten bir sanatçı. Hayranlıklarını ustaca dile getiriyor. Bunu yaparken her zamanki gibi ilişkiler üzerinden gidiyor ve bunu ağlak drama yerine akıcı eğlenceli bir şekilde beceriyor. Barcelona Barcelona'dan daha iyi ve izlenmesi gereken bir film olarak eğerlendirilmeli.

8/10

22 Şubat 2012

Take Shelter

Bir şeyi 40 kere dersen olurmuş. 



Ben sanırım bir şekilde beni düşünmeye sevk eden filmleri seviyorum. Konuşuyoruz da Apo'yla çözmek için senle iki gündür konuşuyoruz diyorum, valla güzeldi film biraz Lynch biraz son itibariyle Irreversible'a benziyor diye karar veriyoruz. Ama genel olarak gerilim dozunu iyi ayarlamış oyunculukları iyi ve süresince sıkılınmayan bir film ortaya çıkmış.


20 Şubat 2012

Bellflower

Gitmesini bilmek gerek. 



Filmler vardır : "Derdi ne tam anlamadım ama filmi sevdim be abi!" deriz. Bu film biraz öyle. Anlaşılmayacak bir şey yok ama derinliği tartışılır. Yine de film insanı sarıyor ve anlatımıyla (özellikle de görüntü yönetiminin katkısıyla) kendisini izletiyor.

Bir kıza aşık olan sessiz sakin adamın dönüşümü güzel. Vazgeçilecek eşik nedir sorusunun cevabı için de görülebilir.

19 Şubat 2012

The Kid With A Bike

Filmin sakinliği "sonunda" sizi de etkisi altına alıyor.



Apo filmi başlayırken biraz sıkılacağımı düşünmüştüm ne yalan söyleyeyim. Her ne kadar her filmiyle bu önyargımı kırsalarda Dardenne kardeşler biraz korkutmuyor değil (Rosetta). 

Ama Bisikletli Çocuk beni gerçekten etkiledi. 
Yetimhanede kalan ve babasının ziyaretlerine gelmemesi ve bisikletini getirmemesiyle onu aramaya çalışan cyril'in hikayesi bu. Cyril asi, isyankar ve laf dinlemez. Ama Cyril çok iyi çocuk. Bu serüvende ona Samantha eşlik ediyor ve ikili olmaz bir birliktelik yaşıyorlar  (Milliyet gazetesinin olayı meraklandırmak için çarpıttığı cümlelere benzedi. Kalsın)

Dardenne'lerin görüntü ve oyuncu yönetimleri üst düzey. Ama dikkat çeken hikayeyi bu kadar sadeyken sıkıcı kılmamaları. Hep akıp giden bir film (zaten uzun da değil 87 dakika) ve her sahnesinde bir tema mesaj. Ama yedirilmiş yormayan. Cyril'in tüm olaylar karşısındaki tepkileri gerçekçi. 

Filmi herkes sevmeyecek ama biraz sabırlı yapınız varsa bayılacaksınız. Tek bir sahnesi için bile izlenir. İzleyince anlayacaksınız. 

Merhaba bu arada. 

  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP