26 Ocak 2011

An American Crime

Salt işlenen suç değil göze sokulan, Amerikan Rüyasının bir kesiti.



Filme dair en iyi açıklaması ekşisozlukten nuage'den gelmiş:
film, başlı başına bir deneydir bana kalırsa. yani, filmde yaşanan olaylar "insanlar üzerinden yapılan deneyler"in beyaz perdeye uyarlanmışıdır. bir "zimbardo deneyi"dir, bir "milgram deneyi"dir, bir "bobo doll experiment"tır burada görülenler. yanlış olduğunu bile bile söylenene itaat milgram deneyi, güç sahibi olunca güçsüzü ezme zimbardo deneyi ve yine gördüklerini uygulama bobo doll experiment dizisidir buradakiler.

Film rahatsız etme konusunda oldukça cesur. Gerçekten sarsıcı bir gerçek olaydan esinlenilmiş ve neredeyse hiç bir bölümüne karışılmadan sinemaya aktarılmış. Bence eksik yanı bu. Ama izleyip asap bozmak istemiyorsanız (hele de gece gece) hiç bulaşmayın. Olayı öğrenmek dışında bize birşey kazandırmıyor. Küfredip kapatıyorsun ekranı. Hepsi bu.

7/10





20 Ocak 2011

Rabbit Hole

Follow the white rabbit*


Tavşan inine geçiş yapmak için Alice olmak gerekmiyor. Ya da geçtikten sonra ordaki dünyanın renkli olması da.

Oğullarının ölümünden 8 ay sonra bile hala normale dönemeyen çiftimizin acıları ve yaşadıklarına tanık oluyoruz. Howie de Becca da aynı sorunlarla kendi kendilerine baş etmeye çalışıyorlar. Belki de problem burdan kaynaklanıyor. Oğullarının ölümüyle girdikleri kara delikten "kötü olan" paralel evrende açıyorlar gözlerini. Oysa bir sürü evrende iyi olanlar da var.

Film boyunca sorunlu gördüğümüz ve bu aşamada sıkıcı gelen film son anda "gibi davranarak" nasıl da sosyal hayata tutunulduğunu gösteriyor. Söylenen yalanlara bir süre sonra kendileri de inanıyor ve biz filmde ki ilk hareketli anda kendimize geliyoruz. Ve film bitiyor.

Yani J.C.Mitchell ağır akan bir filme etkili bir son koyuyor. Ama filmin sonu gerçekten etkili mi yoksa tüm film bizi o sona hazırladığı ve aslında film sıkıcı olduğu için mi son iyi geldi bilmiyorum. Ama önceki işlerinde sertliğin ve başkaldırışın bir simgesi haline gelen John Cameron Mitchell bu filmle bizleri şaşırttı. Ben daha sert bir konu ve daha dramatik bir yapı bekliyordum. Uyarlanan kitap nasıl bilmiyorum ama sanki sinematoğrafide sorunlar var. Az çalışılmış gibi bir havası var. Hedwig and the Angry Inch ya da Shortbus bu filmin hiçbir yanıyla ortak nokta barındırmıyor. Onlardan sonra büyük oyuncularla bu ağır aksak film garip olmuş.

Nicole Kidman'ı sıkça böyle arıza rollerde göreceğiz sanırım. Margot at the Wedding'de de böyleydi. Bağımısz filmlerde dengesiz kadınlara hayat verecek. Belki bir sonraki Oscar'ını böyle alacağını düşünüyordur. aron Eckhart ise bence çok iyi iş çıkarmış. Ben sevdim kendini.

7/10

I'm Here

Geç kalmış yayın

link burada. site güzel. linkten izleyin derim.
Ötekileştirme mi? Ne alakası var!








17 Ocak 2011

Behzat Ç.

Sırıtma la !!



Sırıtyorsun değil mi bu cümleyi okurken. Bu ilk cümleye sırıtanlar bu diziyi izledi demektir çünkü. Sadece bu girişe bile sırıtıyorsanız diziyi seviyorsunuz demektir haberiniz olsun. Sırıtmayanlar ise diziyi bilmiyorlar demektir. Diziyi bilmeden sevmek zaten mümkün olamaz.





Öncelikle Behzat Ç.'nin uyarlandığı Her Temas İz Bırakır ve Son Hafriyat kitaplarının tanıtımına Radikal Kitaptan bakalım : "Kızılay, Sakarya Caddesi, Ssk İşhanı, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Atakule, öğrenci evleri, emniyet, cinayet masası. Ankara'da, hayata kendine ait bir adalet anlayışı çerçevesinden bakan, "yeni müktesebatla" uyum sorunları yaşayan, lambur lumbur, "dişli" komiser Behzat Ç.'nin dünyaya bakışını sorgulatan bir cinayet işlenir... öğrenci alemine, başka alemlere, ama asıl polis alemine dikiz atan, bol entrika vaat eden soluk soluğa okunacak bir polisiye." Dizi kitapla birebir alakalı, ilintili.



Behzat Ç. kitaplardan aldığı güçle Türk televizyonlarında bir polisye dizi olarak fenomen olma yolunda hızlı adımlar atıyor. Behzat Ç. pek çok açıdan Türk dizisi normlarına uymuyor. Türk polisiyelerinin (Arka Sokaklar, Kanıt) İstanbul’dan çıktığı düşünülünce Behzat Ç. farkını, Ankara’da geçiyor olmasıyla yansıtıyor.



Şehrin Ankara olması ne fark eder ki? Nasıl olsa İstanbul’dan ekip kalkıp gidiyor diyebilirsiniz. Aslında ekibin veya oyuncunun transferi değil mesele. Farkı yaratan; Emrah Serbes'in kitaplarındaki başrol oyuncularının dizide de aynı olması. Emrah Serbes yaşadığı şehri iyi biliyor ve bu yüzden de derdi hikayeyle beraber Ankara’nın ruhunu yansıtmak. Zaten karakterleri anlatırken onlara yapıştırdığı ilk yaftası Ankaralı oluşları. Dizide Behzat'tan sonraki başrol oyuncusu oluyor Ankara. Asla unutmuyoruz hangi şehirde olduğumuzu. Diğer fark yaratan olgu ise herşeyin gerçek(çi) olması. Öyle ki, tek bir bölüm yetiyor içine girmek için. Behzat Ç ve ekibi cinayetleri hiç de CSI: New York gibi çözmüyor. Sorgu, dayak, küfürle hallediyorlar işlerini. Bunları yapanları da kahramanlaştırmıyor (antikahramanlaştırıyor desek daha doğru olacak) ama sempatimizi kazanıyor. Hem de bu soyadını bilmediğimiz bir karaktere duyulan sempati.



Ankarayı iyi kötü biliyoruz da Behzat Ç nasıl bir adam?



Behzat Ç. işini iyi yapan ama sosyal hayatla ilgili sıkıntıları olan bir adam. Sorunları olmuş, oluyor ve olacak gibi duruyor. Kızıyla alakalı ağır travmaları olan biri. Müzik dinlemeyen, kitap okumayan, herhangi bir siyasi görüşü olmayan ama yukarılarda kendisinin ilgilenmediği dostları olan biri. Televizyonda sadece aslan belgeseli izleyen, sigara ve alkol tüketen. Pavyona giden. Herkese rağmen Gençlerbirlini tutan. Ama hepsinden önemlisi "Ciddi" bir adam. En başta diziyi izlerken sırıtıyoruz demiştik oysa. Bukowski şöyle demiş zamanında: “Turgenyev çok ciddi bir yazardı ama beni güldürüyordu, çünkü bir gerçekle ilk karşılaşma, gülme duygusu uyandırıyor insanda. Başka birinin gerçeği sizin de gerçeğinizse ve o bunu sizin için dillendiriyorsa müthiştir."



Saçmasapan konuşma be!



Behzat Ç. Türkiyede çok örneği olmayan bir yol seçiyor kendisine. Her bölümde başka olay (cinayet) olmasına rağmen karakterlerini anlatıyor ve biz de cinayetlerden ziyade bu adamların hayatlarını izliyoruz. Cinayetler sadece bir ortam yaratıyor. House Md'ye benziyor bu yönüyle. Zaten dizi ona göndermesini de beyaz tahta üzerine davanın şablonunu oluşturacak isimler yazarak yapıyor. Başka esere gönderme yapılması Türk dizilerinde sık rastlamadığımız bir şey. Sırıtmamıza sebep olan detaylardan biri. Karakterler demiştik; Behzat'ın ekibindeki bazı karakterlerin havada kalacağı belli. Belki senaryo aşamasında zenginleştirilirler. Ama Harun, Akbaba ve Hayalet acımasızca geçmişlerine kadar didikleniyor. Hayatları tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriliyor. Sempatik olsalar da cahillik sınırlarında gezinmeleri, dandun hayat tarzları, iyi yanları kadar aileleri, karanlık yanları da ortaya çıkıyor. Bu kötü yan genelde uyguladıkları ve beis görmedikleri şiddetle alakalı oluyor.



Ingebor Bachman: “faşizm, atılan ilk bombalarla başlamaz, her gazetede üzerine bir şeyler yazılabilecek olan terörle de başlamaz. faşizm, insanlar arasındaki ilişkilerde başlar, iki insan arasındaki ilişkide başlar..." demişti. Behzat Ç. öncelikle insan odaklı bakıyor herşeye. İnsanın tutumumlarıyla değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor. Bu nedenl karşılaştığı en büyük eleştiriler; uyguladığı kişisel sert yöntemlerle (dayak, şiddet, mahkeme kararı olmadan yaptığı uygulamalar) yaptıklarının polise yüklenmemesi ve diğer polislerin de bir süre sonra onun gibi sert olacağı. Ama dizi bunun böyle olmadığını her geçen bölümde gösteriyor. Hele ki 10. bölümünde tavan yaparak sırf kendi adamlarını yerleştirmek için bir insanı öldüren emniyet teşkilatının içindeki yozlaşmayı göstererek tokatını atıyor. Kendi faşizmini(kişisel olanı) maruz görürken adil olmayan ötekine cevabı oldukça sert oluyor.



Not: "Ana karakterin ismi Ece Ayhan'a dolaylı bir saygı duruşudur... Ece Ayhan'ın babasının ismi Behzat Çağlar'dır" buyurmuş Murat Uyurkulak.



Not 2 : 15.Bölümde “Ahmet Kaya’nın da masum olduğu 10 yıl sonra ispatlandı. Medya böyledir” minvalindeki Şule cümlesi basına sert bir tokattır belki ama en önemlisi Ahmet Kaya’ya bir saygı duruşudur.



Not 3: Yazı geçiktikçe eklemeler geliyor. Son bölümde Hrant Dink cinayetine, sürecine, kişilere ağır giydirdi. Bir daha düşünün bu dizi polisi sempatikleştiriyor diyenler. İyi düşünün.



16 Ocak 2011

The Fighter

Savaştığın hayatın kendisi.




İlk bakışta sıradan bir boks filmi. Yani bir boks filmi gibi bakarsak öyle. Ama bu boks filminden öte. Hayatın kendisini Amerikan banliyösü üzerinden gösteren film aslında bir aile draması.

Eukland 9 çocuğu olan ailenin boksör olan ilk üyesidir ve elde ettiği Sugar Ray galibiyeti sonrası uyuşturucu batağından çıkamaz. Bu sırada da kardeşi Mickey'i yetiştirmek ister ama kendisi hiçbirşeye yetişememktedir. Mickey ise başarılı olmak istiyordur ve yeni sevgilisiyle Dick ve annesine rest çeker. Başarı için fedakarlık gerekir.

Film hiç sıkmıyor. Ama benim gözümde yine de imdb.com puanını haketmiyor.
Christian Bale The Machinist'ten de iyi iş çıkarmış. Açık açık oscar için oynamış. Hak etmediğini kimse söyleyemez.

7/10

15 Ocak 2011

2011'in beklenen filmleri - II

İlkini bir kaç gün önce yayınlamıştım.

Bu da listenin devamı.



The Future Yön: Miranda July
Sinopsis: Genç çiftimizin ilişkisi birisinin yaşlı biriyle flörtleşmeye başlamasıyla büyük bir testten geçecektir.

Bilinmesi gerekenler : Çokyönlü sanatçı Miranda July Me and You and Everyone We Know dan sonra Broadway macerası ardından tekrar sinemaya dönüyor. Ona Hamish Linklater eşlik ediyor. Filmin galası Sundance'te.




Chicken with Plums Yön: Vincent Paronnaud - Marjane Satrapi
Sinopsis: Yönetmen Saprapi'nin amcası Nasser Ali Khan'ın son 8 günü.

Bilinmesi gerekenler :Persepolis” le kazanılan ödüller ardından ekip yine bir arada. Müzisyen amcasının son sekiz günü.Isabella Rossellini ve Mathieu Amalric başrolde. Filmin Cannes'da yarışması bekleniyor.




The Adventures of Tintin: The Secret of the Unicorn Yön:Steven Spielberg
Sinopsis: Yaman gazeteci TenTen'in ekibiyle ilk yola çıkışı.

Bilinmesi gerekenler : Peter Jackson prodüktör. Steven Moffat, Edgar Wright ve Joe Cornish senarist ve Jamie Bell, Daniel Craig, Andy Serkis, Simon Pegg, Nick Frost, Toby Jones ,Cary Elwes ise oyucu kadrasunda. Daha ne olsun.




The Skin That I Inhabit Yön: Pedro Almodóvar
Sinopsis: Bir plastik cerrah kızına tecavüz eden adamı aramaktadır.
Bilinmesi Gerekenler : Volverden sonra beklenen filminde bu sefer usta yönetmen eski oyuncusu Antoni Banderas'a dönüş yapıyor. Filmin Cannes'a yetişmesi zor görünüyor.





Melancholia Yön: Lars von Trier
Sinopsis: Biri evlenmek üzere olan iki kızkardeşin dünyanın sonunun yaklaşdığını düşünmeleriyle gelişen olaylar.
Bilinmesi Gerekenler : Antichrist'ten sonra olumlu tepkilerle böyle bir filme soyunuyor Trier. Daha çok Emmerich'den beklenecek bir konuya el atışı ilginç. Beklentiler yüksek (farklı)Kirsten Dunst ve Charlotte Gainsbourg başrollerde. Cannes' bekleniyor.




The Girl with the Dragon Tattoo Yön: David Fincher
Sinopsis: Bir gazeteci kendi araştırmasnda yardım etmesi için 40 yıldır kayıp olan bir kadını aramaktadır.
Bilinmesi gerekenler : Hali hazırda çok atan ve çok izlenen Danimarka versiyonu varken Fincher'ın Daniel Craig ile bu filme girmesi enteresa. Daniel iyi de Fincher garip. Film iyi olacaktır şüphsiz.




2 Days in New York Yön: Julie Delpy
Sinopsis: Marion Paris'ten New York'a döner ama yanında yeni sevgilisi vardır.

Bilnmesi gerekenler : Adam Goldberg yerinde C







Bernie Yön:Richard Linklater
Sinopsis: Yaşlı bir kadına aşık olan hırsız, cenaze levazımının suç hikayesi.

Bilinmesi gerekenler : Linklater'ın gerçekten kötü filmlerinden sonra iyi bir dönüş yapması için ii fırsat.








Drive Yön: Nicholas Winding Refn
Sinopsis: Bir hollywood dublörü güzel komşusunun eski dolandırcı kocasıyla iş ypamaya başlar.
Bilinmesi gerekenler : Neil Marshallyönetiminde Hugh Jackman ile çekilecekti. Ancak sonradan Refn ve Ryan Gosling seçildi. Onlara Carey Mulligan eşlik ediyor. Blue Velvet ve Purple Rain karması birşey deniyor.





Super 8 Yön: J.J. Abrams
Sinopsis: Bilimkurgu olduğu biliniyor. Başka veri yok :))
Bilinmesi gerkeenler : Bilinen oyuncu yok. Spielberg yapımcı.






Bunlara ek olarak gelecek filmler şöyle;

We Bought a ZooCameron Crowe

ContagionSteven Soderbergh

"Haywire" Steven Soderbergh

Twixt Now and SunriseFrancis Ford Coppola

ThorKenneth Branagh

MiralJulian Schnabel

Dream House Jim Sheridan

L’EmpireBruno Dumont

Set Me FreeJean-Pierre - Luc Dardenne

The Hangover 2Todd Phillips

War HorseSteven Spielberg

Take This WaltzSarah Polley

My Week with MarilynSimon Curtis

LoverboyCatalin Mitulescu

The Ides of MarchGeorge Clooney



13 Ocak 2011

2011 Beklenenler Filmler - I

2009 ve 2010'da olduğu gibi bu sene beklediğim filmleri aşağıdaki gibi. Aslında liste uzun. O nedenle 2 parti halinde yazacam.



Bu listenin ilk 4 filmi halihazırda 2010 listesinde de yer almaktaydı. Ama izleme fırsatımız olmadı. Hatta bir tek Biutiful gösterildi ama türkiyeden ulaşmak mümkün değildi.




"Biutiful" - Alejandro González Iñárritu
Sinopsis: Bir adam çocukluk arkadaşı olan bir polisleillegal işler çevirmektedir.
Bilinmesi gerekenler: Cha, Cha, Chatakımı (Guillermo Del Toro, Alfonso Cuaron ve Iñárritu) tarafından yapımcılığı üstlenen film, Javier Bardem ve Rubén Ochandiano i bir araya getiriyor.





"Tree of Life" - Terrence Malick
Sinopsis: Bir felaketle karşılaşan ailenin sonsuz yaşam veren ağacı araması.
Bilinmesi gerekenler: Brad Pitt, Heath Leader yerine filme alındı. Malick sinemaya ara vermesi olarak bu filmi gösteriyor. Ayrıca Sean Penn de var filmde.





"Restless"- Gus Van Sant
Sinopsis: Gerçekten okuduğum en ağır sinopsisti ve bunun sizin için sürpriz olmasını istiyorum. Gus Van Sant'tan fazlasıyla ilginç bir film.







Source Code Yön : Duncan Jones
Sinopsis: Bombalama suçundan peşine düşülen bir asker uyandığında hiç bir şey hatırlamamktadır.


Bilinmesi gerekenler: Duncan Jones Moon gibi yine bir bilimkurguyla karşımızda.Hem de Bourne, Matrix ve Groundhog Day ile kesişen yönleri olduğu biliniyor hikayenin. Jake Gylanhall başrolde. Senenin beklenen bilimkurgusu olacak gibi.





The Green Hornet Yön : Michel Gondry
Sinopsis: Gazeteci Britt Reid geceleri sokaklarda maskeli Green Hornet olarak dolanmaktadır.
Bilinmesi gerekenler: Başrolde Seth Rogen'e Tom Wilkinson, Cameron Diaz eşlik ediyor. Film zaten ne yapsa beklediğimiz adamın. Bir süper kahramanı ne hale getirecek bakalım. Gerçi Seth Rogen komik olacağının sinyallerini veriyor. Christopher Waltz filmin bonusu.





Immortals Yön: Tarsem
Sinopsis: Kral Hyperion insanlığa karşı savaş açar. Theseus tek umududur insanlığın ve kendisine rahibeler ve kölelerden bir ekip kurar.
Bilinmesi gerekenler: Görsel büyücü Tarsem "The Fall"dan sonra yine uzun bir ara verip bu sefer de Fight Club, Romeo Juliet ve Oldboy karması bir işe girişiyor. Henry Cavill başrolde. Yanında iseMickey Rourke, Stephen Dorff ve John Hurt var.




The Congress Yön: Ari Folman
Sinopsis: Stanislaw Lem'in "Gelecekbilim Kongresi" adlı kitabından uyarlanan filmde popüleritesi azalmış bir aktrisin görünütlerinin örnek oalrak tekrar tekrar kullanılmasıyla popüleritesinin düşüşü anlatıylıyor.


Bilinmesi gerekenler: Animasyon başlayıp 35 mm devam edecek olan filmin başrolunde Robin Wright oynuyor. Waltz with Beshir'le takdir toplayan yönetmenin çıkaracağı iş merak ediliyor.





The Grand Master Yön: Wong Kar-Wai
Sinopsis: Bruce Lee'nin hocası Ip Man'in hikayesiyle karşı karşıyayız.
Bilinmesi gerekenler: Bilecek bişey yok. Wong Kar Wai filmi. Dövüş sahnelerinin kreoğrafisini de Matrix vee Kill Bill'inkileri yapan abimiz yapıyor. Güzel olur güzel.





Love Yön : Michael Haneke
Sinopsis: Bir kazayla felç kalıp acılar çeken Anne'in eşi ve kızıyla yaşadıkları ve hayatla olan testi gösteriliyor.
Bilinmesi gerekenler: Haneke'nin 40 günde çekimlerini tamamladığı ve Şubat ayının kasvetinin bir yıl sonraya sakladığını biliyoruz. Isabelle Hupert başrolde.





A Dangerous Method Yön: David Cronenberg
Sinopsis: Sigmund Freud ve Carl Jung arasındaki efsane aşkı konu alıyor film.
Bilinmesi gerekenler: : Modern psikiyatrinin doğuşunda önemli yeri olan Freud'u anlatan filmde başrolde Christoph Waltz var. Ve ona Michael Fassbender, Keira Knightley ve Vincent Casseleşlik ediyorlar. En çok beklediklerimden biri.





  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP