nicholas roeg etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
nicholas roeg etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Mayıs 2010

The Man Who Fell From Kosmos

Neden bilmem Kosmos'u Dünyaya Düşen Adama benzetiyorum.



Nerden gelip nereye gittiği belirsiz adam.
Dünyevi amaçlar için kullanılmayan para.
Mistik güçlere sahip olunması.
Coğrafyasız, zamansız bir dünya.
Ne olursa olsun varolan aşk.
Dünya dışı araç.
Farklı şeyler seven yönetmen.
Tam anlaşılmayan yorumlarla zenginleşen film.

Bunlar enteresan ortak noktalar.
İkisi de iyi film.



06 Temmuz 2009

Bad Timing


Bir Nicholas Roeg filmi.

Başrollerde Art Garfunkel , Theresa Russell ve Harvey Keitel.

Birbirlerini mafeden iki aşık. Ama birbirine aşık iki aşık. Sadece birbirlerini hak ediyor olmalırı ise kader. Zaten Viyana'da tanışıp aşk yaşayan iki Amerikalı nasıl izah edilir?



Dr.Alex üniversitede ders veren psikiyatri hocası, Milena ise Çek Cumhuriyetindeki kocasından ayrılıp Viyanaya gelen genç ve güzel bir kız. İkili bir partide tanışır ve Milena partiden ayrılmak isteyen Alex'e telefonunu verir. Alex ise "Gizemi neden yok edelim ki? Eğer tanışmazsak, her zaman mükemmel olması ihtimali olur" der. Gerçi Alex o partiden biraz önce ya da sonra ayrılmış olsaydı "Kötü Zamanlama" olacaktı. Ki bu tüm kötü zamanlamaların başı olarak yeterince kötü. Zaten bir aşk hikayesinin polis araştırmasına dönüşü kötü zamanlamanın kendisi. Komada hastaneye getirilen Milena'nın hikayesinde Alex'in kendi zamanı dedektif Netusil'e yetmiyor. O kendi zamanının, doğru zamanın peşinde. O bir dedektif. Harward diploması olan. Atletizm dalında diploması olan. Dakik olması ve her saniyeyi öğrenmek istemezi ve bulmacayı çözmek istemesi normal. İlaç içmek, telefon etmek, eve gelmek, kmadaki kızı hastanye götürmek. Her birinin süresi çok önemli. Zaten bir röntgenci gibi olayları gören dedektife Alex'in hak vermesi gerekmez mi? Zira o değil miydi derste herkesin bunu yaptığını söyleyen. Onun yaptığ ise sadece gözlem.



Bir Klimt eseriyle başlayan filmde Milena "Nasıl böyle olaiblirler?" diye ve Alex " Bir birlerini uzun zamandır tanımıyorlardır" der. "Kiss" tablosu böyle okumalara da açık. Alex zaten her şeye incelenecek bir vaka gibi bakmaktan vazgeçmiyor. Milena üzerindeki takıntılı tavrı ve aşırı kıskançlığı ama kendini ona ait hissetmeyişi ise gayet normal görünüyor kendine. Sheltering Sky kitabı ve kitaptakinin nerdeyse aynısı Fas yolculukları da karakterlerin ruh hallerini tanımlamak konusunda oldukça etkili. Zaten o göndermeyle bir yerden sonra erkek oluyor kadının hafif meşrep (görünen) tavırlarına kızıyorsunuz. Ama biraz mantıklı olup da dedektifin çözümlerini görünce bu hastalıklı ilişkinin karşılıklı olduğunu anlıyorsunuz.



Karışık kurgusuyla zaman kavramını karıştıran ve iyi ya da kötü zaman kavramını yitirmemimize sebep olan filmde dedektifin dahil olduğu bölümlede yükselen tempo ve gerilim kesinlikle ustalıkla kotarılmış. Alex'in psikonalist olarak herşeyi baştan bilmesine benzer şekilde biz de baştan biliyoruz bazı şeyleri ve flashbackler ile başı öğreniyoruz. Zaten Alex'in röntçülük olayına filmin başından direkt dahil oluyoruz. Zaten Roeg'in kamerası ve kurgusu buna hizmet için inanılmaz bir iş çıkartıyor.



Çok akıcı olmamakla birlikte etkileyici bir ilişki filmi bu. Roeg ustalıkla çekmiş. Ve sanatın her dalını filminde kullanmış.



8/10

  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP