rachel weisz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
rachel weisz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

04 Nisan 2010

Agora

Bu filme iyi diyeni köle gibi sopayla döverim.


En sevdiğim kadın varken sevmediğimi belirtmek isterim. Ama nedir derdi bu filmin derseniz, yoldan geçen aptalı çevirsen "Hristiyanlığı eleştiriyor" der. Ama bunu yaparken bir konun olur, bir yerden gelir bir yere gider. Yani genelde bu (genelden kasıt holywooddur) bir aşk hikayesinin bir tarih hikayesinin ardına güzel güzel yedirilir. Ama Agora ne tarihi aktarıyor ne bir aşk anlatıyor (romantik komedilerin hastasıyım) direk dine girişiyior (en sevdğim şeylerden biri de olsa) bunu yapışındaki çiğlik ve ana hikayenin sıkıcılığı yüzünden uzaklaşıyoruz ve etki azalıyor.

Bu film pekçok geri kalmış (biz dahil) ülkeye şu anda bile uygulanabilir tavrıyla etkileyici olacaktır. Milleti dini değiştirin sonuçlar aynı. Zaten filmin sırf u üzden çekildiği belli. Bilimin önemi, dinin gözü karalığı ve yine "zafere giden yolda her yol mübahtır"cılık.

Neyse ben sevmedim. Çünkü sıkıldım. Dini eleştirmesi filmin artı yanındayken, sadece bunun üzerine bir film yapmış olması da eksi yanı. Dinin artsı ve eksisi birbirini götürünce ve geriye başka bir hikaye kalmayınca elde kalıyor 0 (devlet bahçelinin 40.yıl nutku gibi oldu).

5.5/10

26 Ocak 2010

The Lovely Bones

asagida yazilanlar filmi izlememeniz gerekitgini belirttigi gibi bence bastan okumaktanda vazgeçin


okumaktan vazgeçmek en dogrusu. öncelikle yaziyi hala okudugunu fark ediyorum. peki sen kendini laf dinlemez biri saniyorsun muhtemelen. maceraperest olabilir, yapma denileni yaparim diyorsun. sisteme basit sekillerde karsi koyarsin.

peki.

öncelikle gerçekten bu film kötü. ölü bir kizin arafta sikismasiyla yasayan ailesinin de "arafta" sikismasini gösteren, anlamsizca çok satan bir kitap uyarlamasi. ama uslanmaz bir okur olarak sen bu filmi izleyeceksin zaten. peter jackson da çocuklariyla oturup film mi izlemek istedi acaba? bilemiyorum. sen izleyip nasilsa ögreneceksin. ama çocuklarina film yapmayi düsünen adamin bad taste'i çektigini umutmamak lazim sevgili okur. tamam lotr biraz arada, bir yere konmayan bir film. ama bu, bildigin kiz çocugu filmi. sanirim bu tanimim hosuna gitmedi. sen fantastik, gerilim ve aile filmi tanimini daha çok severdin. ama hersey senin istedigin gibi olmuyor. bu filmin benim istedigim sekilde olmadigi gibi.

filmin oyunculari bu kadar iyiyken neredeyse performanslarini bile göremiyoruz. salak bir kiz surati (soirse ronan), onun sürekli kosan ama poposu bir türlü ufalmayan kardesinden ve piskopat katil (stanley tucci) haricinde birsey görmüyoruz. daha ne mi istiyorum? sorulari ben sorarim sevgili okur? soru su : bunlar yeterli mi?

film bir tek katili hakli gösteren tarafiyla beni etkileyebilirdi (baba degilmiydi insanin bir hobisi olmali ve o konu hakinda çok çalisip herseyi bilmeli. böylece hayati ögrenir diyen. adamin hobisi de kizalri öldürmek). irreversible'da da buna benzer tecavüzcüyü hakli çikaran noktalar var. ona sonra deginiriz.

Ama aile üzerinden drmatizasyon çabasina kiz kardesle gerilimi arttirma çabalari eklenince gözümde rachel weisz bile kurtaramadi filmi.

sen uslanmaz okur gidip filmi izleyip seveceksin ve bana bir çift lafin olacak. ama unutup yazmayacaksin zaten. ha bastan vazgeçip okumayanların hayraniyim. onlar zaten filmi izlemeyecekler.


11 Aralık 2009

The Brothers Bloom

darrjeeling limited'a benzeyecekti. iyi oldu benzemediği


filmin girişindeki hızını tüm filme yansıtamaması en önemli eksiği.

artılara geçersek. filmin başındaki göndermeler silsilesi, eleştiriler üst düzey. filmin belli bir seviyede sinema, edebiyat, dünya tarihi ve genel kültür sahibi olanlar için daha tatlı gelecektir. dostoyevskiler, diğer dolandırıcılık filmleri havalarda uçuşuyor.

rachel weisz benim için kocaman bir artı. canlandırdığı karakter sinema tarihinin en yalnız

en zengin ve en saf kızı. öyle ki inanamayıp filmin sonunda "kirli çürük ve adi" ye dönecek sandım. mark rufolo ve andryn broody cabası.

eğlenceli ve "perfect con" takıntılı filmler arasında iyi bir yerde. tabi yol filmi olarak düşünüleibilir. biraz da romantik komedi.


ben çokca sevdim "brick" filminden tanıdığımız Rian Johnson'ın filmi.

8/10

not : yazı serablog'ta ki bir yorumdan evrilmiştir.
not 2 : Sakallis ile yıllar sonra beraber izlediğimiz ilk filmdir ayrıca.

  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP