18 Haziran 2009

Blindness

Körler dünyasında tek gözü olan kraldır.



Bir solukta okunan kitaplardan Körlük. Jose Saramago'nun sade ama etkileyici dili, akıcı hikayesiyle birleşince inanılmaz güzel bir kitap ortaya çıkmış. Son dönemlerde insanlara tavsiye ettiğim nadir kitaplardan biridir bu.



Kitabı okurken tabi ki filmi nasıl bişey olur diye çok düşünmüştüm. Saramagonun neresi olduğu belli olmayan şehri, ırkı milliyeti etnik kökenleri olmayan insanları ve nereden geldiği belli olmayan bir illeti birleştirmesi ve kimlikleri sınırları yok sayıp insanoğlunun derdinin aynı olduğunu anlatan kitabı, filme ancak bu kadar aktarılırdı. Tabi ki daha iyisini istemekle birlikte mümkün olan buymuş.



Saramagonun bu kadar etkileyici ve derinlemesine alt metinlerle dolu kitabını filme aktaralırken, zaman kısıtları düşünülünce, kitabı okuyanların rahat anlayacağı ve filmde simgesel anlatımları yakalamasına rağmen, konuyla ilk kez muhattap olanlar bazı yerlerin havada kaldığını düşünülebilir.



Neydi peki ana hikaye? Bir adam trafikte giderken kör olur. Onu götüren taksi şöförü, göz doktoru ve diğerleri de sırasıyla anlaşılamayan bir sebepten kör olmaya başlarlar. Yalnız normal bir körlük değildir bu. İnsanlar karanlığa gömülmemiş, sadece beyazı görmektedirler. Sonra bu körlük tüm şehre yayılır ve hükümet koruma olarak, ilk kör olanları eski bir akıl hastanesine kapatır. İlk kör olanlar askerler nezaretinde buraya kapatılırken kör olmayan tek bir kişi vardır, o da göz doktorunun karısı. İçerde eşinin gözü kulağı olur. Ekibi yönlendirir. Ta ki bir gün başka koğuştan birileri silahıyla ortaya çıkıp gelen yemeklere ambargo koyup, isteklerinin yerine getirlmesini isteyne kadar. Sonrası bildik güç çatışmaları ve sonuçları. Sİlah kimdeyse kkontrol onda. Körler dünyasının normal dünyadan farkı yok. Zaten Saramagonun kitabının en güçlü yanı bu. Okurken insanların kör olduğunu bile unutmak mümkinken, yazar bunu sürekli ustalıkla halletmiş. Bir kere bunlar kör böyle olmaz, şöyle olur diyemiyorsunuz.





Öncelikle Meirelles'in şehri de belli değilken, isimleri belli olmayan karakterleri farklı ırk ve renklerde. Zira Saramagoda isimleri ve fiziki görünümleri belli olmayan karakterler kamera karşısında ete vücuda bürününce çeşitlilik kazanmış. Bu tabi ki yine mekan, zaman kavramının netleşememesi için yapılmış. Kitabın elektriğinin arttığı bazı yerlerin filmde yer almayacağını düşünmüş olmama rağmen, güce sahip körlerin kadınların rızasıyla onlara tecavüz ettiği sahnenin etkileyici olmasa da yer alması şaşırtıcıydı.

Bu kesinlikle okunması gereken bir kitap ve film de görsel olarak bunu destekliyor. Oyunculukların üst düzeyde olduğu, görüntü yönetiminin ustaca durduğu bir film. Belki bir şaheser değil ama her zaman hatırlanacak bir film.

Not: Yukarda Julian Moore göz doktorunun eşi olarak ambulansda. Eşinin tek gitmesine izin vermiyor karantinaya. Yardım edecek. Kızılhaç gibi yetişip insanlığı kurtaracak. Ya onu kim kurtaracak?

Not2: Filmin benim için bir önemi daha var. Altyazısını ben çevirmiştim. Çok iyi olmayabilir, ama çok isteyerek, keyifle yapmıştım.

8/10

11 yorum:

S 18 Haziran 2009 10:57  

hemen reklamini yap zaten.. :)

(filme ve kitaba soyleyebilecek tek sözüm olmadigindan dolayi sana satastim direk)

Porco Rosso 18 Haziran 2009 12:05  

he reklam yaptım. tüm dikkatleri üzerime çekerek kızların gözdesi olmayı planlıyorum :)

işe yarar mı sence? ya da başka neler yapsam işe yarar?

Çağdaş Yılmaz 18 Haziran 2009 12:52  

iyi yönetmendir fernando meirelles.. daha filmi görmedim ama Saramago'nun bu eşsiz kitabı böyle iyi bir yönetmen yöentmesi bence sevindirici olmuştu..

S 18 Haziran 2009 15:13  

nörd fotograflarini blogda yayinlasan kesin prim yaparsin bence :)

Cüzzamlı Melek 18 Haziran 2009 19:47  

hemen alıp okiim. bi boktan da eksik kalmiim.

Adsız 19 Haziran 2009 01:11  

kitabı okumadım; ama filmi izlerken psikolojim bozuldu. meirelles zaten cidade de deus ile kendinin en güzel sıfatlarla etiketlenmesini sağlamış olağanüstü bir yönetmen. julianne moore, mark ruffalo ve gael garcia bernal da harika performanslar sergilemişler.

Porco Rosso 19 Haziran 2009 09:29  

mutlaka okuyun efem.

ama dangozluk yapıp, spoiler tadında şeyler vermişim. olsun. inanın etkisinden bişey kaybetmeyecek kitap.

Cüzzamlı Melek 19 Haziran 2009 19:29  

porco sen onu bırak da söyle,
bu ana sayfadaki tepedeki resim dagur kari'nin noi albinoi filminden mi?

Porco Rosso 20 Haziran 2009 01:59  

evet efendim. noi albinoi.

"koşan ama kaçamayan noi albinoi"


seviyorsunuz sanırım siz de.

Cüzzamlı Melek 21 Haziran 2009 08:45  

dagur kari son yıllarda çıkan en iyi isim bence. dark horse tan bahsetmiyorum bile...

Porco Rosso 23 Haziran 2009 15:48  

dark horse'tan bahsetmeyelim bence. o ayrı bir başlığı hatta blogu hak ediyor.

o renkli sahne kadar beni mutlu ve huzurlu eden çok az şey oldu hayatta.

  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP