Baaria
bir tarnatore filmi. İtalyan yani.
ne çok film izledik 1930-40ların italyasını anlatan. Ülkenin o dönemi mi iyi yoksa dönemde çocuk olanlar büyüyüp iyi yönetmenler mi oldu bilmiyorum.
Ama tarnatore'nin yeni filmi tam bir İtalya filmi. Il postino ve Cineam Paradiso arasında giden anlatım tarzı ve hikayesi ile de Angeloupolus Ağlayan Çayırları gibi (nesil hikayesi ve yılları. o kadar acı değil sadece).
Film Baaria'dan yola çıkarak aslında bir İtalya tarih filmi gibi. İlk çocukluğundan itibaren Peppinonun yaşlılığına uzanan bir süreç var karşımızda. Bu da 1930lardan 2000lere uzanan bir yolculuk oluyor. Değişimi gözler önüne sürüyor. Bu yolculuk sırasında Dünya savaşı öncesi ve sonrası ülkenin hali. Sonrasında mafya ve komünizm savaşı. Zengin, fakir ayrımı. Bir çocuğun erkek oluşu baba oluşu ve hayatındaki her türlü mücadele var filmde.
Bunca tarih kokan ve bunedenle de büyük prodüksiyon sayılabilecek film yer yer fragman gibi hızlı geçiyor bölümleri. Koca bir ömrü 150 dakkaya sığdırmak kolay değil tabi. Ama yine de yer yer belgeselvari bir hava seziyorsunuz. İtalya ve aile sözlerine sinema eklenince akla gelen ilk klişe Amarcord'a gidiyor akıl. Ama Il postino da değil Cinema Paradiso da değil (ki ona gönderme yapıyor) Amarcord hiç değil. Ama hepsinden biraz var ve keyifli. Uzun süresine rağmen sıkmıyor.
Yine de faşiszme ve mafyaya (Don Carlone göndermesiyle) giydirmekten esirgemiyor kendini ve Mussolininin sahnede madara edilmesine de izin veriyor. Eğlence unsurlarını sık sık koyuyor filme. Bu sayede bir ülkenin hayatına tüm yalınlığıyla tanık olurken sıkılmadan film izlemiş oluyorsunuz. Kültürü merak edenlere tavsiye edilir.
0 yorum:
Yorum Gönder