dönem filmi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dönem filmi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Şubat 2011

the King's Speech

filmde iki tane adam var ve konuşup duruyorlar.
iki adam da konuşuyor.
adamların ikisi konuşuyor.
bir kadın araya giriyor ve adamlar konuşmaya devam ediyor.


akıcı ama filmle iligli aklımda kalan tek şey yukarıda yazdıklarımdır.


02 Aralık 2010

Baaria

bir tarnatore filmi. İtalyan yani.


ne çok film izledik 1930-40ların italyasını anlatan. Ülkenin o dönemi mi iyi yoksa dönemde çocuk olanlar büyüyüp iyi yönetmenler mi oldu bilmiyorum.

Ama tarnatore'nin yeni filmi tam bir İtalya filmi. Il postino ve Cineam Paradiso arasında giden anlatım tarzı ve hikayesi ile de Angeloupolus Ağlayan Çayırları gibi (nesil hikayesi ve yılları. o kadar acı değil sadece).

Film Baaria'dan yola çıkarak aslında bir İtalya tarih filmi gibi. İlk çocukluğundan itibaren Peppinonun yaşlılığına uzanan bir süreç var karşımızda. Bu da 1930lardan 2000lere uzanan bir yolculuk oluyor. Değişimi gözler önüne sürüyor. Bu yolculuk sırasında Dünya savaşı öncesi ve sonrası ülkenin hali. Sonrasında mafya ve komünizm savaşı. Zengin, fakir ayrımı. Bir çocuğun erkek oluşu baba oluşu ve hayatındaki her türlü mücadele var filmde.

Bunca tarih kokan ve bunedenle de büyük prodüksiyon sayılabilecek film yer yer fragman gibi hızlı geçiyor bölümleri. Koca bir ömrü 150 dakkaya sığdırmak kolay değil tabi. Ama yine de yer yer belgeselvari bir hava seziyorsunuz. İtalya ve aile sözlerine sinema eklenince akla gelen ilk klişe Amarcord'a gidiyor akıl. Ama Il postino da değil Cinema Paradiso da değil (ki ona gönderme yapıyor) Amarcord hiç değil. Ama hepsinden biraz var ve keyifli. Uzun süresine rağmen sıkmıyor.

Yine de faşiszme ve mafyaya (Don Carlone göndermesiyle) giydirmekten esirgemiyor kendini ve Mussolininin sahnede madara edilmesine de izin veriyor. Eğlence unsurlarını sık sık koyuyor filme. Bu sayede bir ülkenin hayatına tüm yalınlığıyla tanık olurken sıkılmadan film izlemiş oluyorsunuz. Kültürü merak edenlere tavsiye edilir.

24 Mart 2010

Bright Star



öncelikle şiirselliği arttırmaya çalışması çok hoş jane campion'un. tam olarak başaramasa da eline yüzüne de bulaştırmıyor. haksızlık olmasın. ustaca kotarıyor diyebiliriz de. evet çelişkiler insanıyım. zorlanmam ironinin anlamını sorsalar.

bright star ünlü romantik şair john keats'ın etrafında dolansa da aslında onun yazmış olduğu bright star şiirini, kim için yazdığını ve o kişinin nasıl biri olduğunu araştırmaya çıkıyor. yani şair'in en ünlü şiirlerinden birinin peşinde gidip neler olduğunu olmuş olabilceğini gösteriyor.

eleştirilerin çoğunun haksız olduğu da böyle ortaya çıkıyor zaten. şair değil şiir anlatılan bu filmle.

çok sevmediğim dönem filmleri içinde farklı bir yerde durmayı başaran, görselliğiyle etkileyici olabilen bir film bright star. durağan gibi görünse de sıkmamayı başaran bir film. şaheser diyemesem de kesinlikle hoşuma giden.

bahsi geçen şiir :
bright star
bright star, would i were steadfast as thou art —
not in lone splendour hung aloft the night
and watching, with eternal lids apart,
like nature's patient, sleepless eremite,
the moving waters at their priestlike task
of pure ablution round earth's human shores,
or gazing on the new soft-fallen mask
of snow upon the mountains and the moors —
no — yet still stedfast, still unchangeable,
pillow'd upon my fair love's ripening breast,
to feel for ever its soft fall and swell,
awake for ever in a sweet unrest,
still, still to hear her tender-taken breath,
and so live ever — or else swoon to death.

  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP