2010'un en iyileri
2010 yılı nedense bana çok dolu dolu geçmedi gibi geliyor. Belki beklediğim filmlerin yıl sonuna kalması ve aralığın son haftası ya da 2011'de izleyecek olmamla iligli. ( Örneğin : somewhere)
Ama gerek Türkiye gerekse -uzakdoğu başta olmak üzere- yabancı sinemada bir polisiye furyası vardı. Bu toplumun gizemle birlikte artık hareket istediğinin en somut örneğidir. Artık uzun sekans film çekmek ve bunu izlettirmek zor. Belki bu tutum yanlış ama 2010 sineması böyle. Toplum üzerindeki polis etkisinin tüm dünyada artması ve polisin sertlikten çekinmemesi de eş zamanlı olduğu için böyle hissediyor olma ihtimalim var.
Bu polisiye furyasından ise sinemanın gücünden beslenip onu kullanarak çekilen filmler de var. Bu filmler alt metin ve zeka parıltılarıyla etkileyici oldular. Sanıyorum Av Mevsiminin beklentilere cevap vermeme sebeplerinden biri de buydu. Behzat Ç., Sun Taam gibi yapıtlardan sonra olmazdı. Olamadı. Ama baktığımız zaman polis her türlü konuya dahil edileibliyor. Yeri geliyor The Other Guys'ta sistemi içinden eleştirirken eğlendiriyor, yeri geliyor Bad Lieutenant ile kendiyle birlikte dini eleştiriyor.
Not : Bu liste 2010 çıkışlı filmlerden oluşmuyor. Blogda bu sene içinde izlenip yazılmış filmlerden oluşuyor. O nedenlede son derece kişisel. Ayrıca filmlerin isimlerine tıklarsanız izlediğim zaman yayınladığım yazıya gitme şansınız da var.
Un Prophete: Çünkü hala aklımda. Çünkü etkisi taze. Verdiklerini düşünüyorum tartıyorum hesaplıyorum. Tekrar izlemek istiyorum. Herkes bilsin istiyorum. Ne dedi sakallis : Hristiyan tarihinden beslenen tonla film izledikten sonra, islam tarihini böylesine güçlü kullanan beslenen bir film güzel bir sürprizdi.
Mad Detective: Uzun süredir böylesine iyi yazılmış bir senaryo, değişik bakış açısı ve şaşırtıcı öğeler görmemiştim. Resmen sinema tutkumu kuvvetlendirdi.
Inception : Büyüklükle karmaşıklığı alıp anlaşlır hale getirip kurgulamak Nolan'ın işi. Vaktinde Tarkovski, Bergman, Kieslovski izlnediğinde ders alınır sinemanın nasıl yapılması gerektiğine dair ip uçları edinilirmiş. Şimdi bu görevi Anderson ve Nolan üstlenmiş gibi görünüyor.
The Secret In Their Eyes: Bu senin sürprizi. Arjantinden bir cinayet, polisiye daha. Eğlenceli yerleri kadar insanı sarsan sahneleri de var. Ben tarz olarak başkalarının hayatıyla aynı yere koyuyorum.
The Chaser : Her şey ters yüz. kurallar gereksiz. Polisiyelerde anti kahraman unsuru kuvvetleniyor ama bundaki çaresizlik ve çaba hiçbirşeyde yok.
Mary and Max : Bir film hem sıcacık hem kapkaranlık olur mu?
Buried : Bu kadar dar alanda bunu yapıyorsan iyiysindir.
Hayat Var: Bu kadar sarsıyorsan iyisindir.
The Killer Inside Me : Bu kadar geriyorsan iyisindir.
The Damned United: Futboldan bir şey olsun diye bile konurdu da Clough'un başarısızlıklarını anlatmak yürek isterdi. Cesurluğu ve belgeselvari havası tertemizdi.
İLK 10 Sonrası
Bonuslar
The American
Le Concert
Toy Story 3
Bad Lieutenant
Robin Hood
3 yorum:
listendeki ilk onda 2 tane kardeşimin getirdiği filmler var ne güzel :) (the secret in their eyes ve the chaser)
the girl with dragon tattoo yu beğenmedin mi?
the social network ü??
social network'ü çok beğenmedim. acaba yıllar geçtikten sonra bu dediğimden pişman olur muyum? sanmam :))
the girl with dragon tattoo'yu izleyemedim. hard diskle birlikte filmler de uçtu :))
ejderha dövmeli kız ı bir an önce bulup izle bence. çünkü üçlemenin 2. filmi (ateşle oynayan kız) şu anda sinemalarda ve senin kentinde de gösterimde :)
çokkkk seveceğine eminim.
hatta yıl bitmeden 2010 en iyi listeni yeniden düzenlemen gerekebilir sırf bu filmle yüzünden :)
Yorum Gönder