av mevsimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
av mevsimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Aralık 2010

2010'un en iyileri

2010 yılı nedense bana çok dolu dolu geçmedi gibi geliyor. Belki beklediğim filmlerin yıl sonuna kalması ve aralığın son haftası ya da 2011'de izleyecek olmamla iligli. ( Örneğin : somewhere)



Ama gerek Türkiye gerekse -uzakdoğu başta olmak üzere- yabancı sinemada bir polisiye furyası vardı. Bu toplumun gizemle birlikte artık hareket istediğinin en somut örneğidir. Artık uzun sekans film çekmek ve bunu izlettirmek zor. Belki bu tutum yanlış ama 2010 sineması böyle. Toplum üzerindeki polis etkisinin tüm dünyada artması ve polisin sertlikten çekinmemesi de eş zamanlı olduğu için böyle hissediyor olma ihtimalim var.

Bu polisiye furyasından ise sinemanın gücünden beslenip onu kullanarak çekilen filmler de var. Bu filmler alt metin ve zeka parıltılarıyla etkileyici oldular. Sanıyorum Av Mevsiminin beklentilere cevap vermeme sebeplerinden biri de buydu. Behzat Ç., Sun Taam gibi yapıtlardan sonra olmazdı. Olamadı. Ama baktığımız zaman polis her türlü konuya dahil edileibliyor. Yeri geliyor The Other Guys'ta sistemi içinden eleştirirken eğlendiriyor, yeri geliyor Bad Lieutenant ile kendiyle birlikte dini eleştiriyor.


Not : Bu liste 2010 çıkışlı filmlerden oluşmuyor. Blogda bu sene içinde izlenip yazılmış filmlerden oluşuyor. O nedenlede son derece kişisel. Ayrıca filmlerin isimlerine tıklarsanız izlediğim zaman yayınladığım yazıya gitme şansınız da var.



Un Prophete: Çünkü hala aklımda. Çünkü etkisi taze. Verdiklerini düşünüyorum tartıyorum hesaplıyorum. Tekrar izlemek istiyorum. Herkes bilsin istiyorum. Ne dedi sakallis : Hristiyan tarihinden beslenen tonla film izledikten sonra, islam tarihini böylesine güçlü kullanan beslenen bir film güzel bir sürprizdi.



Mad Detective: Uzun süredir böylesine iyi yazılmış bir senaryo, değişik bakış açısı ve şaşırtıcı öğeler görmemiştim. Resmen sinema tutkumu kuvvetlendirdi.




Inception : Büyüklükle karmaşıklığı alıp anlaşlır hale getirip kurgulamak Nolan'ın işi. Vaktinde Tarkovski, Bergman, Kieslovski izlnediğinde ders alınır sinemanın nasıl yapılması gerektiğine dair ip uçları edinilirmiş. Şimdi bu görevi Anderson ve Nolan üstlenmiş gibi görünüyor.



The Secret In Their Eyes: Bu senin sürprizi. Arjantinden bir cinayet, polisiye daha. Eğlenceli yerleri kadar insanı sarsan sahneleri de var. Ben tarz olarak başkalarının hayatıyla aynı yere koyuyorum.





The Chaser : Her şey ters yüz. kurallar gereksiz. Polisiyelerde anti kahraman unsuru kuvvetleniyor ama bundaki çaresizlik ve çaba hiçbirşeyde yok.








Mary and Max : Bir film hem sıcacık hem kapkaranlık olur mu?







Buried : Bu kadar dar alanda bunu yapıyorsan iyiysindir.
Hayat Var: Bu kadar sarsıyorsan iyisindir.
The Killer Inside Me : Bu kadar geriyorsan iyisindir.





The Damned United: Futboldan bir şey olsun diye bile konurdu da Clough'un başarısızlıklarını anlatmak yürek isterdi. Cesurluğu ve belgeselvari havası tertemizdi.



İLK 10 Sonrası



Bonuslar

The American
Le Concert
Toy Story 3
Bad Lieutenant
Robin Hood

09 Aralık 2010

Av Mevsimi

Ortalama bir polisiye filmi. Tek farkı türk yapımı. Çok şey beklememk lazım heralde polisiyelerden. Ya da Türklerden.



neyse yavuz turgul türkiyenin cloude chabrol'üdür. ama bu bir övgü değil ne yazıkki. her filminde aynı karakter var ve maalesef hepsi de şener şen. erdemli. uyumlu. hoşgörülü. anlayışlı. yeri geldi mi sert. yeri geldi mi fevri. ülkenin farklı yerlerini bilen herkesi seven kişi her filminde başrolde maalesef. artık bu karakter bile yeterince sıkıcı olmaya başlamışken derinliği ve meraklandırma etkisi az olan bir senaryoyla gelmesi gerçek bir hayal kırıklığı.

benim takıldığım şey ise bu kadar uzun bir filmden beklenmeyecek şekilde karakterlerin havada kalması. yuh diyenler var eminim. ne anlatılan özellikleri kullanılıyor ne de pek çok konu aydınlatılıyor. karakterler bence anlatılsa bile bize eylemlerle dönmüyorlar. bu da sıkıcı oluyor. (idris belki biraz. son sahnesinde)

iyi bir gişe filmi.
ama burdan yola çıkarak şu denebilir : gişe filmi. eli yüzü düzgün. ağır aksak ilerleyen ama beklentileri asla karşılamayan bir film.

komik ayrıca. gayet güldürüyor. bence bu hikaye için fazla bile.
seyircinin gülmeye odaklanması tabi cem yılmazdan ama adam ölürken bile gülmek nedir. küçük eleştiri yazarım. ufak şeylere takılırım.

  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP