20 Şubat 2013

2013'ün Beklenen Filmleri - II

“Snowpiercer”

Sinopsis: Dünyanın sonu gelmiştir ve bir tren nükleer buzul çağında insanları taşımaktadır.
Bilinmesi gerekenler :   The Host ve Memories of Murder filmlerinin başarılı yönetmeni Bong Joon-ho'dan ingilizce bir bilimkurgu. Başrollerde Chris Evans, Jamie Bell, Tilda Swinton, Song Kang-ho, John Hurt, Octavia Spencer, Allison Pill, Ed Harris ve  Ewen Bremner. Ama film Bong-Joo-ho için izlenir.



“Stoker”

Sinopsis:  Babasının ölümünden sonra annesiyle kendisi yanına taşınan amcanın harektlerinden kıllansa da genç kız kendini ona yakınlaşırken bulur.  Bilinmesi gerekenler  :   Yine uzak doğudan Amerikaya transfer olan yönetmen Park Chan-wook, başrollerinde Mia Wasikowska, Nicole Kidman ve Matthew Goode ile birlikte. Sundance'te gösterilmesi planlanıyor. İntikam serilerinden sonra Amerikada ne yapacağını merakla bekliyoruz. 



“To The Wonder”

Sinopsis: Amerikalı bir adam ile Avrupalı kadının ilişkilerinin bitişini konu alıyor. 
Bilinmesi gerekenler :  Terrence Malick'in başrolunde  Ben Affleck i oynatması ve kadroya   Rachel McAdams (filmde 10-15 dakika görnüyormuş)  ve parlayan yıldız  Olga Kurylenko var. Ek olarak rahip rolünde  Javier Bardem,ve diğerleri olarak  Rachel Weisz, Jessica Chastain, Michael Sheen, Amanda Peet ve  Barry Pepper  yer alıyor. Tree of life'a benzetilen film Mallick için izlenir. 



“Trance”

Sinopsis: Bir sanat takipçisi kayop bir tabloyu bulmak için yanına çete üyesi bir adam ve hipnoz gücü olan birini alarak işe koyulur. 
Bilinmesi gerekenler: Trance için Danny Boyle'un  Shallow Grave'den bu yana en kirli karanlık filmi denmekte ki senaryo aynı kişi tarafından yazılmış. James McAvoy ,Vincent Cassel (mafyatik tip) Rosario Dawson (hipnozcu). Filmin Inception'a benzediği söyleniyor.  



“Twelve Years A Slave”

Sinopsis: 1800'lerde kaçırılıp köle olarak atılan bir adamın hikayesi. 
Bilinmesi gerekenler :  “Hunger” ve “Shame” 'in İngiliz yönetmeni Steve McQueen yine kült oyuncusu Michael Fassbender ile işbirliğinde. Brad Pitt ve Beasts Of The Southern Wild'ın yıldızı Dwight Henry ve  Quvenzhané Wallis da filmin kadrosunda 









The Wolf Of Wall Street

Sinopsis: New Yorklu bir borsacı yolsuzluk ve mafya işleriyle ilgili bir davada kötü adamlarla işbirliği yapmayınca olaylar gelişir. 
Bilinmesi gerekenler : Martin Scorsese ve kült oyuncusu Leonardo DiCaprioThe Sopranos” ve  Boardwalk Empire” ın yazarı olan Terence Winter 'ın Wolf isimli kitabından uyarlama filmin kadrosunda Matthew McConaughey, Jonah Hill, Jon Favreau, Kyle Chandler, “The Artist”'ten tanıdığımız  Jean Dujardin, Margot Robbie var. Sürpriz olarak  Rob Reiner ve Spike Jonze'un küçük sahneleri var. 



The Young and Prodigious Spivet

Sinopsis: 12 yaşındaki haritacı Spivet , Smithsonian Institute'ye kabul edilir. Ve ailesiyle tüm ülkeyi baştan sona giderek oraya varmaya çalışır. 
Bilinmesi gerekenler:   Jean-Pierre Jeunet Amerikayı son ziyaret ettiğinde  "Alien: Resurrection," ile hiç de iyi yorumlar almamıştı. Ama şimdi  Reif Larsen'in kült romanı "The Selected Works Of T.S. Spivet," ile tekrar dönüyor. Başrollerde Kyle Catlett,  Helena Bonham-Carter, Callum Keith Rennie, Kathy Bates ve Judy Davis var. Filmin sürprizi 3d olması. 



"Grand Budapest Hotel"

Sinopsis:1910'ların Budapeştesinde Mr. Gustave'ın otelde başından geçen komik olaylar. 

Bilinmesi gerekenler:  Wes Anderson 3 filmle geldiği 10 yıldan sonra Moonrise Kingdom'ın başarısıyla ikinci ılda ikinci filmle çıkıyor karşımıza. Billy Wilder'ın Grand Oteli'ne benzer bir şey olacak deniyor ve kadro yine fantastik. Ralph Fiennes , Saoirse Ronan,Jude Law, F. Murray Abraham ve Mathieu Amalric ile kült oyuncuları  Bill Murray, Owen Wilson, Jason Schwartzman, Edward Norton, Adrien Brody, Willem Dafoe, Harvey Keitel, Tilda Swinton ve Jeff Goldblum yer alıyor. 


"This Is The End”
Synopsis: Bir grup komedyen kıyametten sonra hayatta kalır ve mücadele ederler. 
Bilinmesi gerkenler :   Judd Apatow kadrosun olan  Seth Rogen, Jay Baruchel, James Franco, Danny McBride, Craig Robinson, Jason Segel, Michael Cera, Jonah HillEmma Watson ve  Rihanna -- bu sefer Seth Rogen ve Evan Goldberg yönetimindeler. Pineaple Express gibi eğlenceli bir şey bekliyoruz. 

“The Past”
Sinopsis: İranlı bir adam Fransız karısı ve iki çocuğunu da alarak İrana dönmek ister. Karısı istemediği gibi bir de fransız bir adama aşık olur. 
Bilinmesi gerekenler:  "Ayrılık"ın İranlı yönetmeni Asghar Farhad ilk filminin başarısıyla 
Marion Cotillard'ı  The Past” 'ın başrolüne koyabilmek üzreyken pürüzlerle The Artist'in yıldızı oscar adaylığı bulunan Bérénice Bejo'yu koymuş. Yanına da “A Prophet" ile hayran kaldığımız  Tahar Rahim'i yerleştirmiş. İlk defa da Fransızca bir filme imza atmış. Bekliyoruz. 



"Can A Song Save Your Life?"

Sinopsis: hAYAT DOLU BİR ŞARKICI yeni olduğu New Yorkta bir prodüktörle ve kızıyla tanışır. 

Bilinmesi gerekenler : "Once"ın yönetmeni  John Carney  için her şey değişmiş gibi. Dublin yerine Manhattan, Glen Hansard ve  Marketa Irglova yerine Mark Ruffalo ve  Keira Knightley. Bu amerikanın altında kalmazsa yine iyi iş çıkaracaktır. Hailee SteinfeldCatherine Keener, James Corden, ve  Mos Def, CeeLo Green ile Adam Levine kadradolar. 



"The Congress" 
Sinopsis : Stanislaw Lem'in "Gelecekbilim Kongresi" adlı kitabından uyarlanan filmde popüleritesi azalmış bir aktrisin "görünütlerini" oğlunun bakımı için  bir film stüdyosuna satıp   bunun tekrar tekrar kullanılmasıyla popüleritesinin düşüşü anlatıylıyor.

Bilinmesi gerekenler: Animasyon başlayıp 35 mm devam edecek olan filmin başrolunde Robin Wright oynuyor. Waltz with Beshir'le takdir toplayan yönetmenin çıkaracağı iş merak ediliyor. 
 Filmi 2011de beklenen filmler arasında yazmışım. Hala bekliyoruz. 


"Monsters University"
Sinopsis: Hakkında bir şey yazmıyorum ama annemle izlenecek filmler sırasında en üstte. 









"The Look Of Love"  
Michael Winterbottom kontejyanındna listeye girdi. ”The Necessary Death of Charlie Countryman” az beklenenler listesinde. 

15 Şubat 2013

2013'ün Beklenen Filmleri - I

2009 'un Beklenen Filmleri 
2010'un Beklenen Filmleri
2011'in Beklenen Filmleri 1 -    2011'in Beklenen Filmleri 2 
2012'de Askerde olduğum için yok maalesef.




“Before Midnight”
Sinopsis:  Kırklı yaşlardaki  Celine ve Jesse 9 yıl sonra bu sefer Yunanistanda buluşur. 


Bilinmesi gerkeenler : Richard Linklater, Julie Delpy ve Ethan Hawke  1995'te başlayan bu hikayeyi sonsuza dek sürdürecekler gibi. Beraber yazdıkları senaryolar her seferinde keyifle izlenir.




“Blood Ties”
Sinopsis:   Suçun iki tarafında iki kardeş 1970 Brooklyn'inde karşı karşıya gelir. 


Bilinmesi gerekenler  Guillaume Canet  fransızların sevdiği bir adam ve filmi Cannes'da gösterilecek. Filmin kadrosu geniş. Clive Owen, Zoe Saldana, Mila Kunis, Marion Cotillard, James Caan, Billy Crudup, Matthias Schoenaerts, Lili Taylor.




“The Counselor”
Sinopsis: Bir avukat kendini uyuşturucu trafiğinin ortasında buluverir. 


Bilinmesi gerekenler Cormac McCarthy (“The Road,” “Blood Meridian”) yazdı  Ridley Scott yönetti ve Michael Fassbender  Brad Pitt,Cameron Diaz, Penelope Cruz, Javier Bardem,Rosie Perez oynuyor. 





“Elysium”
Sinopsis: 2159 yılında iki tür insan vardır. Biri uzay üssü Elysium'da yaşayan zenginler diğerleri de kalabalık için de kötü şartlarda yaşayanalar. Bir adam sağlık sistemini devre dışı bırakıp Elysium'a girmeye çalışır. 


Bilinmesi gerekenler :  Güney Afrikalı Neill Blomkamp  ki kendisini District 9'dan tanıyoruz.  Matt Damon ve Jodie Foster ile büyük bütçeli bir bilimkurguya girişiyor. İyi de yapıyor.




“The Grandmaster”
Sinopsis:  Bruce Lee'nin de hocası olan IP MAN'ın hikayesi.
Bilinmesi gerekenler :  Wong Kar-wai çekiyor. Hem de 2007'deki “My Blueberry Nights.”  tan beri ilk filmi. Yine başrolde  Tony Leung var. Ek olarak da  Song Hye-kyo,Chang Chen  ve Zhang Ziyi. Berlin Film Festivalinde gösterilecek. 
Üç yıldır izlenecekler listesinde bu sene nihayet. 




“Gravity”
Sinopsis: Dünyaya dönmeye çalışan bir grup astronot uzay mekikleri hasar görür ve uzayın derinliklerinde sürüklenmeye başlar. 
Bilinmesi gerekenler :  Yöetmen Alfonso Cuarón  Children Of Men den sonra bu sefer Kubrick'in 2001 A Space Oddsey filmini andıran bir bilimkurguyla geliyor. Sandra Bullock ve George Clooney başrollerde. İzlenilesi duruyor. 



“Her”
Sinopsis: Yakın bir gelecekte bir yazar her ihtiyacı karşılayan bir robot alır ama onla romantik bir yakınlaşma yaşayacağını bilmemektedir. 
Bilinmesi gerekenler: Yönetmen Spike Jonze başrollerde Joaquin Phoenix  ve güzeller listesinde Amy Adams, Rooney Mara, Samantha Morton ve  Olivia Wilde. Jonze muhteşem kısası I'm Here dan ilham alarak devam ediyor. Onun için mi kızlar için mi izlenir ?




"Inside Llewyn Davis"
Sinopsis: Bob Dylan ve Joan Baze dönemleri Grinwich Kasabası ve Llewyn Davis'in hikayesi.


What You Need To Know:  John Goodman, F. Murray Abraham,Justin Timberlake ve Carey Mulligan  oynuyor. Coen Kardeşler yönetiyor. 






“Mood Indigo”
Sinopsis: Boris Vian'ın romanından uyarlama . Bir kadın akciğerlerinde büyüyen çiçek yüzünden acı çekmektedir. 
Bilinmesi gerekenler Michel Gondry bir Boris Vian kitabı uyarlamış başka detaya gerek yok. En beklenen filmlerden biridir. 
Audrey Tautou, Romain Duris filmin bonusları. 




“The Nymphomaniac”
Sinopsis:  Lars von Trier 'den bir porno filmi. 


What You Need To Know:   Tabiki filmin içine yedirilmiş yumuşak bir pornodan bahsediliyor ama görmeden inanmak zor. Charlotte Gainsbourg, Stellan Skarsgård, Shia LaBeouf, Christian Slater, Connie Nielsen,Willem Dafoe, Udo Kier ve Uma Thurman, oyuncuları. Gösterimi tarihi belli değil. 






“Only God Forgives”
Synopsis:  Bir ingiliz mafyası Tayland'da öldürülen kardeşinin intikamını almaya niyetlidir. 
Bilmeniz gerekenler :  Drive”  ikilisi Nicolas Winding Refn ve  Ryan Gosling   yine beraber bir projede. Son dönem takip edilecek iki adamın birlikteliği yine kaçmaz. 









"Only Lovers Left Alive"
Sinopsis: Yüzyılardır mutlu mesut yaşayıp giden Adam ile Havva'nın mutlulukları Havva'nın kardeşinin gelmesiyle bozulur. 

Bilinmesi gerekenler :  Yönetmen  Jim Jarmusch oyuncular ise Tilda Swinton ve  John Hurt başka biey demeye gerek yok. 




06 Şubat 2013

Kon-Tiki

Life of Pi'dan iki gün sonra izlemem tamamen tesadüf. 



Norveçli kaşif Thor Heyerdahl 1947 yılında Polynezya'nın kökenlerinin Asya'dan değil Güney Amerikan geldiğini kanıtlamak için o zamanın (1500 yıl öncesinin) teknikleriyle yapılmış bir sal ve 5 kişilik mürettabatıyla Peru'dan yola çıkar. 101 gün süren macerayı anlatan film oldukça ilgi çekici. 

 Thor Heyerdahl'ın 10 yıllık araştırmaları dikkat çekmeyince o da çalışmalarının gerçekliğini ispatlamak için eşni arkada bırakıp yola çıkar. Ancak tamamen eski tekniklerle yapılmış bu salın Pasifik Okyanusunda tamamen akıntıların kaderine bağlı olarak işlemesi oldukça zorlu anlara tanık olmamıza sebep oluyor. 




Film aynı isimli kitaptan uyarlama olarak çekilmiş. Ayrıca 1950 yılında bir ilk versiyonu da mevcut. Sürükleyici bir Hollywood filmi şeklinde ilerliyor ve teknik açıdan gayet tatmin edici. 100 gün boyunca açık denizde sürüklenen ekip hem kendi içlerinde hem de denizle mücadele ediyor. İşte bu kısmı Life of Pi'ya benziyor.  Denizdeki planktonlar olsun, balina saldırıları fırtınalar olsun inanılmaz benzerlikte. dönem bile neredeyse aynı. 

Birini sevdiyseniz diğerini de seversiniz. 
Gerçek bir hikaye oluşuyla da dikkat çekici bir film. 2013 Yabancı film oscarlarında aday olması da cabası. 

8/10

04 Şubat 2013

Ted

Ayının terbiyesiz olması dışında yeni ve güzel bir olayı yok.




Hani kötü arkadaşa takılıp güzelim kızdan kopan adam hikayeleri var ya. Tonla izlediğimiz. Ted bunun aynısı. Tek farkı samimi arkadaşımız bir Ayıcık ve bir ayıdan beklenmeyecek kadar terbiyesiz ve kadın düşkünü. Zaten eğlenceli olan kısım bu. 

Filmle ilgli bence başka bir şey yazmaya gerek yok. Arada eğlenceli o kadar. İzlenmese de olur filmlerden. 
Saygılar. 

6/10

Seven Psychopaths

Olacak gibi yaptı ama olmadı.



Film In Brugge ile gönüllerimizi fetheden Martin McDonagh'ın yine benzer enerjideki filmi.
Öncelikle bu filmi beğenmedim değil. Zekice yazılmış esprileri ve iyi oyunculuklarıyla gayet yeterli bir film. Ama In Brugge'deki şaşkınlık bu filmin sonunda oluşmuyor. Hem de ilk giriş ve gelişme o hissi verirken sonunu bağlayamama sıkıntısı çekiyor.

Son dönem kitap yazma film yazma o sırada hayatının ona dönüşmesi ya da zaten öyle olduğunu fark etme tripli filmlerden biri. Sancılı yaratım sürecindeki yazar "tıkanma" yaşar ve film ortaya çıkar. (Words, Ruby Sparks ilk akla gelenler)

Ama seven psychopaths özellikle Sam Rockwell'in karakteri ve oyunculuğuyla inanılmaz eğlenceli. Zaten tüm güldürü ögeleri de onun üzerinden dönüyor.

İzlenir mi sorusunun cevabı kesinlikle izlenir. Herkese de tavsiye edilir. Sonlarda az sıksa da genele hitap edecek eğlenceli film. In Brugge'le kıyaslamak da haksızlık zaten.

7/10


25 Ocak 2013

transberian

yıllardır izleyecekler listesinde duruyor. ama ne zamanki araba yolda kaldı ve ben otobüse bindim ve karşıma transberian çıktı. bu kez izledim nihayet. bunca zaman izlemediğime de pişman oldum.



Kesinlikle çok başarılı bir gerilim polisye filmi. Tam polisiye denemez ama kovalamacaları soru işaretleri oldukça başarılı.

Uçsuz bucaksız Sibirya topraklarına sıkışıp kalmış bir çift ve onların peşinde olan bir dedektif. Emily Mortimer olsun Woody Harelson olsun gayet başarılı. Bence geçti artık izlenmez bu film diye düşünmeyin. Mutlaka ilk fırsatta izleyin. İlk fırsatta diyorum dikkate alın bence  :)

8/10


Looper

Rian Johnson filmografisi sağlam olacak yönetmenlerden biri olduğunu belli etti bence. 


Rian Johnson ilk filmi Brick ile oldukça parlak bir giriş yapmıştı sinema dünyasına. Hemen ardından giriştiği büyük bütçeli bilim kurgu Looper'un da üstesinden gelerek adından sonra sık sık bahsettireceğe benziyor. 

Sık sık belirtsem de bilimkurgu filmlerine sempatimin fazla olduğunu yineleyeyim öncelikle. Ama bu film akıcılığı, zaman atlamaları ve dozunda aksiyonuyla gayet başarılı bir film. 

Bazı soru işaretleri bırakan zaman atlamaları olsa da zaten bunun olmama ihtimali neredeyse imkansız. Bunlara takılmazsanız keyif alacağınız bir film olacak Looper. 


Bu arada Rian Johnson kimdir derseniz film seçkisinden kendisini de tanıyabilirsiniz: 
http://www.criterion.com/explore/37-rian-johnson-s-top-10 

8,5/10

11 Ocak 2013

klovn: the movie

Bu kadar gülüp bu kadar gerildiğim rahatsız olduğum bir film oldu mu diye düşündüm durdum 2 gün.



Kara komedi. My Name is Joe'nun Joe'sunun  yanlış yapmadan hayatı problemlerle doluydu. Bu filmde ise  Frank hiç doğru yapmadan boka girmiş durumda. Zaten örnekten yola çıkarsa tam zıttı bir filmle karşı karşıyayız. 


Frank kız arkadaşıyla ciddi sorunlar yaşamaktadır ve erkekliğini (baba olma kapasitesini ispatlamak için) kızın yeğenini kaçırır ve kano turu ve kamplı bir haftasonu geçirir. Ama bunun normal olmaya yaklaştığı anlar bile yok. 


Frank'in aptallık sınırlarında gezinen doğası sürekli sorun yaratmakta ve başını belaya sokmakta. Ama bu öyle bir hal alıyor ki bir yerden sonra sinirleriniz bozuluyor ve sinirden gülüyorsun (bu olumsuz değil. bu etkiyi yaratabilmesi filmin iyi yanı zaten) . 


Bu sinir bozabilecek kadar iyi film oldukça keyifli ve izlenilesi. Bence 2012'de en sevdiğim filmlerden. 


İzleyin efendim. 

8/10 


09 Ocak 2013

The Raid Redemption

arkadaş aksiyonun da bir sınırı olmalı.

İzlerken ne yoruldum ne yoruldum. Tamam küçükken oynadığımız wolfstein diyebir oyun vardı ona benziyor. Bir de old boy'a da benziyor ama maalesef gereksiz aksiyondan fazlası değil. Bir sürü kişi beğenmez bu yorumu ama transporter'a aşıksan bunu da seversin. Böyle de katagorize ederim insanları. 

İyi günler. 

03 Ocak 2013

2012'nin En İyi Filmleri

Askerlik, iş aramalar, düğün, şehir dışı seyahatleri derken bu sene çok az film izledim. Son 15 yılın en az filmini bu sene izlemiş olabilirim hatta. Ama adettendir en iyi filmler seçkisini yapalım bakalım. Yazamadığım filmler var. Aklıma gelmezlerse yapacak bir şey yok.





1- Once Upon A Time in Anotolia   

(gerçekten izlediğimde dumur oldum. bu kadar güzel olacağını düşünmemiştim. bu kadar zamansız coğrafyasız bir film izlediğim için şanslı hissettim kendimi) 


2 - Moonrise Kingdom  
(bu adamın bol karakterli çok anlatımlı filmleri hem doyurucu hem de eğlenceli. sevmemek mümkün değil bence bu genç Badlans kaçkınlarını) 

3 - Klovn: The Movie
(Bu kadar gülüp bu kadar gerildiğim rahatsız olduğum bir film oldu mu diye düşündüm durdum 2 gündür. Kara komedi. Joe yanlış yapmadan boktan çıkmıyordu. Bu doğru yapmadan boka girmiş durumda) 

4 - Black Mirror   
(Tv de yapılan işler artık sinemayı yakaladı ve black mirror geçebileceklerinin en güzel göstergesi) 

5 - Codayi-i nadir ez simin  
(geçen sene filmi ama ancak izledim. detayların ne denli önemli olduğu ve önyargısız bir gözlemci olamayışımızı yüzümüze vuran güzel film) 




6 - Amour   
(aşk bu kadar sade ve bu kadar çarpıcı olmamıştı. aşk rahatsız eder. haneke anlatıyorsa    daha çok rahatsız olursun) 

7 - Midnight in Paris   
(geçmişe saplanma. günün kıymetini bil canım benim diyen bir woody allen filmi. barcelona ve roma'dan daha güzel) 


8 -  2 Coelhoes 
(Brazilyadan güzel bir film. hayatının planını yapan bir adamın öyküsü. sonra detaylı yazacağım)


9 - The Kid with A Bike 
(Gerçekten sinemanın duruluğu çocukların saflığı kadar şaşırtıcı olabiliyor. ) 


10 - Looper  
(bilimkurgu seven özleyen bünyeye ilaç gibi gelmiş filmdir. genel sevmese de bence akıcı ve başarılı) 



Intouchables   ırkçı söylemi ve mücadeleci tavrı güzel. açılış sekansı çok heyecan verici
Take Shelter  gerilim dozu iyi bağımsız sinemadan güzelörnekti.
Cabin in the woods  sevmediğim korku sinemasına girişi sağladı. 


The Angel's Share   Loach film çektiği her sene benim listeme girer kanısındayım
Hobbit senenin büyük prodüksiyonuydu. 
Terreferma  yılın siyasi filmi olarka dikkat çekiciydi. İtalyan aile filmlerini özlemişim. 



27 Aralık 2012

Moonrise Kingdom

Kalabalık. Daha da kalabalık olacak.


Wes Anderson minimal film çekemez. Bu yüzlerce milyonluk projeler yapıyor da ondan kurulmuş bir cümle değil. Bir kere filmlerinde onlarca karakter barındıran hikayeleri anlatıyor. Ne güzel ki her bir karakteri de bize üşenmeden (daha önemlisi bizi sıkmadan) anlatabiliyor. Hepsini tanıyor ve hepsini seviyoruz. Filmin zenginliği pahalı arabalar şişik bütçeler değil zengin karakterleri (sanki okuyan bunu bilmiyormuşçasına açıklamış olayım) 

Bu sefer Moonrise Kingdom ile iki genç aşığın hikayesine ve kaçış macerasına tanık oluyoruz. Genç dediysem 11-12 yaşlarında falanlar. Ama aşıklar. Sevince yaşın ne önemi var değil mi? 

Bu çocuklar birbirine vurulur ve genç Sam aşkı için izci kampından kaçar ve Dear Suzy'i kaçırır. Kaçarlar. Bir adada ne kadar kaçarlar sizce? Neye kaçarlar on iki yaşında? Aşkın gözü kör diye boşa dememişler ama.

   

Bu film 10 numara beş yıldız bir film efendim. izlemeyen pişman ama haberi yok. Ayrıca Wes Anderson'un  bol karakterli çok anlatımlı filmleri hem doyurucu hem de eğlenceli. 

Sevmemek mümkün değil bence bu genç Badlans kaçkınlarını. 

24 Aralık 2012

Safety Not Guaranteed

hiç bir şey garanti değil.



ne zamandır anaakım şeyler izliyordum. amerikan bağımsızlarını özlemişim. Colin Trevorrow farklı bir bilimkurgu komediye imza atmış. Hatta şu anda gündemde olan Looper gibi zaman yolculuğunu konu oluyor. Üstelik düşük bütçeyle bilimkurgu nasıl çekiyor bize onu gösteriyor. 

Bir gazete ilanında "kendisiyle zaman yolculuğu yapacak bir arkadaş arayan" adamı haber yapmaya karar veren çapkın Jeff yanına iki stajyer alır eski kasabasına gider. Onunla gelen kız stajyer adamla konuşur ve arkadaş olarak sanki onunla yolculuk yapacakmış gibi davranır. 

Aslen bir yol filmi. Yol kasabada dursada karakterlerin sürekli değişimi ve olgunlaşması eğlence dozu ile filmin yol filmi olmasından uzaklaştırmıyor. 

Bağımsız izlemek isteyenler için ideal. 


  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP