17 Nisan 2012

A Seperation

Zeki Demirkubuz'un son 30 yılın en iyi filmi dediğini düşünürsek 
biraz daha yakından bakmakta yarar var.



Asghar Farhadi farklı bir İran filmine imza atmış. İlk on dakikasında bunu anlamak mümkün değil tabi. Yine ağlak aile draması (ki İran sinemasının o filmleri de hiç fena değildir) beklerken bir anda tokat olup yüzümüze inen gerçeklik ve sadelikle karşılaşıyoruz. Peki önceki İran filmleri de sade gerçekçi değil miydi? Öyle gibilerdi ama daha çok masal gibilerdi. Kahramanlaşan karakterlerle dolu, acılardan doğan ve izleyiciye ders veren bir de yanı vardı (sanırım Kirazın Tadı'nı ayrı tutabilirim bunda. Yoksa Kanlı Altın dahil Cennetin Çocukları gibi filmler böyle). Ama Bir Ayrılık bu noktada diğerlerinden ayrılıyor.

Öncelikle film temel bir konu takip etsede içindeki ufak detaylarla sürekli yürüyor. Bu detaylar filmin her yerine dağılıp filmi zenginleştiriyor. Her bir cümlenin bakışın anlam kazandığı nadir filmlerden biri haline geliyor. Bir ayrılık sadece bir ayrılık değildir. Bir tek şey bilinmeyen (herkesin bilmediği- göremediği) pek çok soruna sebep olabiliyor.

İrandaki kadının çilesini değil bu sefer farklı bakarak adamın hayatına odaklanıyor. Kadının gitmek istemesi ve söylemlerine tarafsız bakıyor. Hiç yargılamadan erkeğin hikayesini ve kalışını rasyonelleştiriyor. Bizim bildiğimiz iran filmleri hep kadının orada kalmak istemeyişini aktarırır ve biz de hak veririz. Ama bu sefer adam gidene engel olmayıp kalışını açıklıyor. Kızının tutumlarına ise hayran oldum. Ne ulvi bir kızdır o. Aklı başında falan. Amerikan depresyon kızlarına cevap gibi.

Film dünyanın her yerine uygulanabilir aslında. Zaten bu genel geçer hikayesi sayesinde dünya çapında başarı elde etti.

A seperation gerçekten başarılı kendini izlettiren bir film tavsiye olunur.

9/10


13 Nisan 2012

We Bought a Zoo

Oturdum annemle izledim.


İyisinden bir aile filmi. Fazlasını beklemeye gerek yok. Sinamatik olarak harika bir film olmayabilir belki ama sıcak ve insanı sarıyor. Zaten hayvanlar olunca sempati duymamk da imkansızlaşıyor.

Anneleri 6 ay önce ölmüş olan Dylon ve Rosie babalarının napacağını bilemeyişi ardından hayvanat baçesi almasıyla kendilerini başka bir alemde bulurlar. Ancak bu hayvanat bahçesi bakım gerektirmekte ve maliyetlidir. Ailecek bu zorlu mücadeleye girerler ve karşımıza bu güzel aile filmini çıkarırlar.

Gerçek hikayeden esinlendiği için daha güzel geliyor insana. Ayrıca filmin müzikleri de Sigur Ros'dan Jonsi'ye ait.

7.5/10

11 Nisan 2012

Intouchables

Güzel bir komedi filmi.



Bir komedi filminde olması gereken herşey var.

Belden aşağı espriler, fars, karşılıklı atışmalar ve gerçekçilik. Araya rahatsız etmeden sokulan göçmen sorunu (ki fransada bundan bahsetmemek artık imkansız) ve bir de çok hafif dramayla birleşince tadında yenmez bir şey çıkmış ortaya. Diner de cons'tan beri en sevdiğim fransız komedisi diyebilirim. 

Kesinlikle izlenmeli.  

20 Mart 2012

The Grey

Ufff iyi mi anlamadım.



Zaten durmuş ve çalışmayan kafam artık filmleri de iyi değerlendiremiyor (zaten değerlendirmelerin kötüydü diyenleri tenzih ederim. ayıp ama), ama bu filme karşı değişik şeyler hissediyorum.

Öncelikle çok saçma ama duygusal ama şiddet ve aksiyon barındırıyor ama biraz hızlı akıyor ve anlaşılmıyor ve karakterler biraz havada ama hiç yoktan iyi. Zaten filmle iligli gariplik en baştan başlıyor: 55 yaşındaki Liam Nelson nasıl oluyor da aksiyon yıldızı oluverdi son 3 yılda? Babam böyle kek yapma... Tamam susutum.

Sonuna kadar izlenemeyecek filmlerden. Zaten sonunu izlemek de çok bi işe yarıyr mu bilemiyorum. Sonu mu var ki filmin. Hayat garip. Bir gün yaşarsın ve bir gün ölürsün. Bir filmi bir gün sever bir gün nefret edersin.

18 Mart 2012

Drag Me To Hell

Sam Raimi özüne dönerse.




Dr Bey neden bilinmez zorla korku filmi izletiyor bana. İyi korku filmi bulmak zor. İşin içine mistik olaylar büyüler girince senaryoyı yaratmak kolay olsa da etkisini arttırdığı da kesin.

Yaşlı kadına yardım etmeyip onu utandıran bankacı kızımız onun lanetiyle kötü ruhla karşı karşıya kalıyor. Ve bundan kurtulmaya çalışıyor. 

Film korku ögelerini etkili kullanıyor ve küçük bütçeye rağmen seyirciyi rahatsız etmeyi başarıyor. Bunu yaparken de sistemi leeştiriyor. Aslında eleştirinin temeli damat adayının zengin ailesinin orta kesim kıza tavrı ve bankanın ufak hesaplarla insnaları mağdur edişi. Yani kapitalizm ya da zenginin çürkinliği. Benim de en takık olduğum konu bu zaten ya film ondan orta üstü. 

Korku filmi ilzemek isteyenler için fena değil. Hatta başarılı bile. Yönetmenin eskiyi yad edişi başarılı.

7/10

16 Mart 2012

Stake Land

Allahını seversen şu resimdeki zombi mi vampir mi?



Gerçekten gereksiz bir film.
"Lan zaten sen bahsedene kadar duymamıştık ve izlemeyecektik. Ne uyuz ediyon ki bizi" derseniz hak veririm. Ama sizleri kötüden sakınmak bir ananın bir babanınki gibi benim de görevim.

Neyse filmde anlaşılmaz vampirler var. Günışığında kavrulan ama vampirden çok zombiye benzeyen tipler, saçma yanı. Ama filmdeki din eleştirisi de öyle böyle değil gerçekten. Yine de film vasat altı.

Imdb puanı ise bir korku filmi için gayet iyi : 6.6


15 Mart 2012

Descendants



George Clooney sen neymişsin.

Bu adam, kötü filmde izlenecek bir şeylere sebep olduğu için büyük adam.
Descandents sadece sen ne yapardını soruyor oluşuyla başarılı bir film. Geri kalan hikaye anlatılışının bir esprisi yok.  Öldükten sonra seni aldattığını(üzdüğünü) öğrendiysen sevdiğin kişiyi hala sever misin? Sanırım bir tek bilgi hayatını altüst edebiliyor.

Bu soru iyiydi de; iyilik timsali olup arsayı satmamak falan nedir yahuu? Yani film sürekli iyi olmak üzerine. Her ne kadar filmde: arkadaşlarım Hawaii'de aşamak iyi diyor ama ben 15 yıldır sörf bile yapmadım dense de sanırım Hawaii'de yaşayanların keyfi pek yerinde.

George Clooney'e rağmen sıkıcı, ama  Sideways ile birleşince ilişkiler üzerine vasat üstü.



14 Mart 2012

Perfect Sense


Duyular mı duygular mı?



Milliyet gazetesinde haberi okutmak için hazırlanan başlıklara benzedi üstteki yazı.

İnsan hangisi olmadan devam edebilir yaşamına? Duygular olmazsa olur gibi geliyor ama bu film sanıyorum bu savı çürütmek için var. Ya da şöyle: insan oğlu her şarta uyum sağlayabiliyor. Zaten bambaşka coğrafya ve şartlarda yaşamaya devam eden insanlar bunun göstergesi. Ama bu filmde duyularını yavaş yavaş yitiren insanların da hayat uyum sağlaması ama yiten her duyuyla insanlığın da yavaşça yittiğini görebiliyoruz. Ama insanlık ya da duyular gitse de sevginin gücünün yaşayanları nasıl bağlar birbirine hissettirmeye çalışıyor film.

Aslında çok iyi bir film olamayışı burdan geliyor. Hisleri çok iyi aktaramıyor gibi. Yani savlarının maddesel yanlarına yoğunlaşınca duygusal yanı biraz havada kalıyor gibi.

Ama yine de güzel, romantik, izlenilesi bir film.


13 Mart 2012

Sen Kimsin

Kat'iyen izlenmemesi gereken bir film.
Yazacak başka bir şey de yok. Çok bile konuştum film hakkında.

Tinker, Tailor, Soldier, Spy

Hemen sudoku çözmeye başlasam iyi olacak.



Ya evet çözümü görebiliyorum finalde. Ama akarken anlatılıyor bişeyler ya ben orda duralıyorum. Tamam kim ne bok yemiş biliyorum ama nedenini sonunda bile anlamıyorum. Ben sanırım yavaş yavaş beyin ölümümü yaşıyorum. Bu filmler de bunun göstergesi.

Kötü desem olmaz anlıyorum iyi gibi. Ama iyi diyecek kapasitede de değilsem bence izleyip kendiniz karar verin diyebilirim.

08 Mart 2012

Micmacs

Klasik Jeunet.




İşte klasik bir jeunet olduğu için bu film sevilir. Eğlenceli akıcı renkli ve eserekli.
Kafası dağılan! bir adam buna sebep olanlardan intikam almak isterse ne olur? Savaş. 
Adam bu sırada yolu sistemden uzaklaşmış aykırılarla bir araya gelirse ne olur? Şenlik.
Bu filmi Jeunet çekerse ne olur? Mutluluk, iyilik güzellik olur. Ne bekliyordun ki?

Film hiç bilmeyenlere anlatmak için : Biraz Amelie biraz Lucky Number Slevin karışımı.

8/10

27 Şubat 2012

Midnight in Paris

Altın Çağ'ı ararken heba olmamak lazım.



Woody Allen bu sefer de bir Paris güzellemesiyle çıktı karşımıza. Ama bu sadece şehre övgü de değil eski çağlara bir özlem.

Filmi pek çok açıdan beğendim sanırım. Demokrat cumhuriyetçi çekişmesine, zenginin tavrına mesafesine ve sanata övgüsüne. Ayrıca geçmişi arayan insanın şimdiyi idare etmesini belirtişi güzel. Yani biz geçmişe özelm duyarsak şimdiki güzellikleri görmüyoruz, kötüye maruz kalınca da bunun çağla alakalı olduğunu düşünüyoruz. Ama çağın gerklilikleriyle yaşayınca insan mutlu olaibliyor.

Woody Allen gerçekten bir sanatçı. Hayranlıklarını ustaca dile getiriyor. Bunu yaparken her zamanki gibi ilişkiler üzerinden gidiyor ve bunu ağlak drama yerine akıcı eğlenceli bir şekilde beceriyor. Barcelona Barcelona'dan daha iyi ve izlenmesi gereken bir film olarak eğerlendirilmeli.

8/10

22 Şubat 2012

Take Shelter

Bir şeyi 40 kere dersen olurmuş. 



Ben sanırım bir şekilde beni düşünmeye sevk eden filmleri seviyorum. Konuşuyoruz da Apo'yla çözmek için senle iki gündür konuşuyoruz diyorum, valla güzeldi film biraz Lynch biraz son itibariyle Irreversible'a benziyor diye karar veriyoruz. Ama genel olarak gerilim dozunu iyi ayarlamış oyunculukları iyi ve süresince sıkılınmayan bir film ortaya çıkmış.


20 Şubat 2012

Bellflower

Gitmesini bilmek gerek. 



Filmler vardır : "Derdi ne tam anlamadım ama filmi sevdim be abi!" deriz. Bu film biraz öyle. Anlaşılmayacak bir şey yok ama derinliği tartışılır. Yine de film insanı sarıyor ve anlatımıyla (özellikle de görüntü yönetiminin katkısıyla) kendisini izletiyor.

Bir kıza aşık olan sessiz sakin adamın dönüşümü güzel. Vazgeçilecek eşik nedir sorusunun cevabı için de görülebilir.

19 Şubat 2012

The Kid With A Bike

Filmin sakinliği "sonunda" sizi de etkisi altına alıyor.



Apo filmi başlayırken biraz sıkılacağımı düşünmüştüm ne yalan söyleyeyim. Her ne kadar her filmiyle bu önyargımı kırsalarda Dardenne kardeşler biraz korkutmuyor değil (Rosetta). 

Ama Bisikletli Çocuk beni gerçekten etkiledi. 
Yetimhanede kalan ve babasının ziyaretlerine gelmemesi ve bisikletini getirmemesiyle onu aramaya çalışan cyril'in hikayesi bu. Cyril asi, isyankar ve laf dinlemez. Ama Cyril çok iyi çocuk. Bu serüvende ona Samantha eşlik ediyor ve ikili olmaz bir birliktelik yaşıyorlar  (Milliyet gazetesinin olayı meraklandırmak için çarpıttığı cümlelere benzedi. Kalsın)

Dardenne'lerin görüntü ve oyuncu yönetimleri üst düzey. Ama dikkat çeken hikayeyi bu kadar sadeyken sıkıcı kılmamaları. Hep akıp giden bir film (zaten uzun da değil 87 dakika) ve her sahnesinde bir tema mesaj. Ama yedirilmiş yormayan. Cyril'in tüm olaylar karşısındaki tepkileri gerçekçi. 

Filmi herkes sevmeyecek ama biraz sabırlı yapınız varsa bayılacaksınız. Tek bir sahnesi için bile izlenir. İzleyince anlayacaksınız. 

Merhaba bu arada. 

  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP