30 Temmuz 2013

2 coelhos

İlk girişi ve sonu çok güzel.


Keyifli. Bu filmle ilgili ilk şey.

Brezilyada bir trafik kazasıyla ölüme sebep olan Edgar iki yıllığına şehirden gider ve döndüğü zaman bambaşka planları vardır. Adelet bir şekilde yolunu bulmalıdır.Edgar kurduğu planla sebep olduğu yıkıma çözüm üretmeye çalışıyor. Öyleki yıkıma sebep olan kendi hariç kim varsa onları da alaşağı etmekte kararlı. Ne pahasına olursa olsun.

Film yozlaşan adalet ve politikayı çok güzel eleştirirken sürekli aksiyon vererek sıkılma ihtimalini ekarte ediyor. Her ne kadar sona doğru biraz uzasa da film temposunu iyi ayarlıyor.

Filmin geçmişle bağlantısı ve ince düşünülmüş planı insanı çok etkilemiyor olsa dasert eleştirisi insanda bir gülümseme bırakıyor.

İzlenir mi? Evet Hollywood aksiyonundansa iyi ve derdi olan bir Brezilya filmi izlemek 3 kere daha iyidir.

7,5/10


14 Temmuz 2013

Upside Down

İlk yarısı "normal olmayan bir dünyanın" hikayesi olduğu için bilimkurguyken ikinci yarısı gereksiz bir aşk filmi. 



Bin kere diyorum (yılların köşe yazarı edasıyla) aşk filmi olmaz bilimkurgudan. Olur da eski sancılı ilişki olur Solaris ya da Inception'daki gibi. In Time, Adjustment Buroue gibi ya da bundaki gibi gereksiz aşk filmi çekmeye çalışırsanız güzelim bilimkurgu fikrine ihanet etmiş olursunuz. Brazil hala izleniyor ve "District 9" on yıl sonra izlenecekse bundandır. Aşkı güzel senaryoya meze etmediklerinden. 

Sanırım senarist yönetmen güzel fikir buluyor sonra yapımcı girip film satsın diye böyle bir şey yapıyor. Ve aynı dünyada yerçekimleri farklı alt üst yaşanan hayatları düşünmek oldukça yaratıcı. Ama bir fikirden yola çıkarak filmi çekmeye çalışırken aralara soktukları "aşkım için herşeyi yaparım" mottosu sıktı artık. Yapamazsın arkadaşım. Gel iett beklerken taksiciyle fazla para için seni dolandırıyor diye kavga ederken aşkın için her şeyi yap bakalım. İşte o zaman bilimkurgu olur yaptığın. 

Güzelim fikri çöpe attıkları için acımıyor ve puanlarını kırıyorum bu tür filmlerin 

5/10


12 Temmuz 2013

Warm Bodies

Farklı zombi filmi.
Keyifli heyecanlı romantik. Bence oldukça başarılı. 




Neden bilmem zombi filmlerini çok sevmeyenler var. İşte bu film onlar için büyük şans. Bu filmle başlayarak devamını da getirebilirler.

Warm Bodies adı afişi ve genel hollywood algısı yüzünden büyük klişeleri olan bir film havası yaratıyor. Ancak World War Z'i de izledikten sonra (hatırlarsanız o klişeler yumağı salak bir filmdi) bu film sıcacık yenilikler barındırıyor.

Filmde "R" isimli zombimiz bildiğimiz zombilerden oldukça farklı. Düşünüyor ama hareketleri ve hayat tarzı zombiliğe bağlı. Bir gün Julie ile karşılaşır ve onu diğer zombilerden kurtarır. Onu saklar (alıkoyar). Sonra da onu zombilerle dolu bir havaalanından kurtarır ve The Walking Dead'in Major'u gibi kalan insanlığı kurtaran babasına ulaştırır.



Film bu aşamada değişiyor ve klişeleri yıkıyor zaten. İlk andan beri belli etse de sevginin her şeyin ilacı olduğundan yola çıkarak her şeyin iyileştirilmesinin mümkün olduğunu gösteriyor. Sevgiyle en büyük gördüğümüz düşmanı bile anlayıp tanıyıp sevebiliriz diyor. (lan bir siyasi alt metin bulmasam bir filmde de ne güzel olacak oysaki)

Filmin yönetmeni Jonathan Levine bence oldukça eğlenceli filmler yapıyor. Önceki filmleri 50/50 ve  The Wackness ile bu film birleşince bu kesin.

Oyunculardan Nicholas Hoult oldukça sempatik ve orta üstü, Teresa Palmer ise geleceğin yıldız adaylarından. Yaşı itibariyle değil zira 27 yaşında ama şimdiden bir Terrence Mallick filminde oynayacak. Büyük kriter.  

8/10 

11 Temmuz 2013

The Call

Bu filmlerin yazılacak bir şeyi yok. Sadece hatırlamak için not.
Zaten yaz geldiği zaman mutlaka bir dönem oluyor sadece salak filmler izliyorum. Uzak kalmamak için. Antreman olsun diye. Sonra bu tür filmlerden o kadar sıkılıyorum ki iyi filmler izliyorum.

Artık blogu takip eden de yok ama film önerisi olan varsa yazın. Sevinirim.

The Incredible Burt Wonderstone

Piiii. Her şeyin bir sınırı var ama değil mi? 



Filmi hangi kafayla indirdim ve izledim bilemiyorum zira hiç bir şey hatırlamıyorum. Sanırım filmin bir sahnesinde geçen gazdan bize de saldılar ve uyuduk uyandık.

Evet komedi filmi ve sihirbazlık barındırıyor. Jim Carey, Steve Carroll, Steve Buscemi ve Alan Arkın var. Bir de Olivia Wild ki her biri film izleme sebebi olabilecek adamlar. Ama bir araya geldikleri bu proje gerçekten felaket.

Uzatacak bir şey yok. Açın internetten sihirbazlık gösterileri izleyin daha iyi.


04 Temmuz 2013

Dead Man Down

klişe ama iyi diyenlerin olduğu bu film klişe ve iyi değil. 



evet belli bir temposu var. izlettiriyor kendini ve artık yaşlanan ben için önemli kriterler bunlar. ama filmin senaryosunda o kadar çok atlanan detay var ki filmin oralarına takılmamak elde değil.

alphonse'nin kurduğu telefon tuzağından nasıl kurtuldu,silahı aldığı adam kimdi, kızın fransız annesini hikayesi nedir, ilk öldürdüğü adamı bir mafya babasının evine nasıl yerleştirdi şimdi hatırlamadığım tonla şey.

derseniz ki böyle film izleyip ne bekliyon haklısın derim. ama fim iyi değil. sadece kendini izlettiriyor aradaki farkı kaçırmayalım.

6/10

30 Haziran 2013

World War Z

Nerden baksan tutarsızlık nerden baksan çaresizlik.

I'm Legend denen filmi sevdiyseniz ve biraz senaryo bazında incelediyseniz bu film onun kötü bir kopyası.



Gerçekten Marc Foster'dan hep bir şeyler bekliyorum ama son filmlerinde hayalkırıklığı yaşıyorum. Bu film de pek çok açıdan kötü.

Hikayenin anlatımı bozuk. Cıvık bir aile dramasına döndürmeye çalışmak bir bilimkurguyu gerçekten yazık etmektir. Hastalık neden çıktı. Nasıl sona erecek. Olayların gelişimi. Hastalığın özellikleri gibi soruların hiçbirine cevap vermiyor. Kamuflaj kelimesine yaslanıp geçici bir çözüm üretiyor.Film zaten komple kamuflaj gibi bir şey. Saklanıp duruyor. Ortaya atamıyor hiç bir şeyi.Gözler önüne seremiyor.

Zombinin ne olduğunu da artık biliyoruz.
Normal bir insandan daha hızlı koşan, 20 metreden düşünce kemikleri kırılsa da koşmaya devam edebilen, kuluçka süresi 10 saniye olan bir zombilik hastalığı var filmde. Olum 10 tane film 100 episod dizi izledik zombiler böyle değil. Neyse uzatmayayım. Olmamış.

İsrail propagandası ise almış başını yürümüş. Filmin en net anlattığı bölüm İsrailin çektiği çileler nedeniyle önlemler alıp insanlığı kurtarmaya çalıştığını anlatmasıydı. Duvarları hastalıktan korunmak için yapmış ve müslüman hristiyan kapılarından gelen herkesi de içeri alırmış. Peh peh peh. Napak inanak mı kanka?

Tek sempatim ise yardımsever Belerus Airways pilotlarına. Onlara 10 puan veriyorum filmin gerisi sınıfta kaldı. 

İzlemezseniz bir şey kaçırmazsınız.

5/10

29 Haziran 2013

Beasts of the Southern Wild

Ne zamandır yazacağım bu filmle ilgili. İzleyeli 10 ay oldu bile. Ama toparlayamıyorum bir yere koyamıyorum filmi. Benim hayalgücüm yetmiyor anlatmaya.



Küçük kızın babasıyla yaşadığı dünyayı anlatan film gerek dünyanın hali gerekse Hushpuppy'nin (küçük kızın) babasıyla olan ilişkisi üzerinden etkileyici bir şekilde akıyor.

Tamamı amatör oyuncularla çekilen filmin etkileyici performanslarının hiç bahsinin geçmemesi ise kara komedi. Oscar ve pek çok festivalde aday olmak için bile sendikaya kayıtlı oyuncu olmak gerekiyormuş. Bu nedenle çoğu ödül alamadı.

Film gerçekten bir kızın dünyayı nasıl gördüğünü olacak en etkili şekilde anlatmış. Gerçek olamayacak bu dünyanın ise aslında çok uzak olmadığını biliyoruz. Amerikadaki kasırgalar sonrası; yaşanan dünyanın zaten zalimliği, terkedilmişlik her açıdan bir araya gelince iyice ağır bir hal alıyor. Haliyle Hushpuppy bundan hayalgücü ve sevgisiyle kurtulmaya çalışıyor.

Etkileyici.
Bir ara izleyin derim ama artık zamanı geçti. Sanki yine de yıllar sonra izlenecek filmlerden değil gibi. Ama bilin 2013'ün en iyilerinden.

25 Haziran 2013

"Celal ile Ceren" Anket Doldurursanız çok sevinirim


https://docs.google.com/forms/d/1zPFZ1ecocKEKAwzoyd5iG8IgpeVS6uDVcpxZnLJJKuM/viewform

Selamlar;
Yüksek lisans tezimi bitirmek için yukardaki linkteki anketi tamamlamam gerekmekte. Yardımınızla sadece 2-3 dakikanızı ayırarak anketi doldurursanız çalışmamı sonlandıracağım.


Kişisel bilgileriniz hiç bir yerde hiç bir şekilde hiç bir kimseyle paylaşılmayacaktır. Çalışmanın sonuçları sadece akedemik bir çalışmada (genel olarak ) görülecektir.
Celal ile Ceren filmini izlediyseniz ve izlediğini bildiklerinizle paylaşırsanız sevinirim. Filmi izleyip anketi cevaplamak isteyenler için filmin linki http://www.kupafilm.com/celal-ile-ceren-tek-parca-izle/2

Şimdiden teşekkürler.
Saygılar, sevgiler.

Peşin not: Valla bu filmin neresinden tutsam elimde kalıyor ama 2013 yılında şu anda en çok gişe yapan filmlerden biri olduğu için "ürün yerleştirme" konusunu içinde barındırdığı için bu filmi çalışmak zorundayım. Yoksa bu film evlat olsa sevilmez arkadaşlar. Film kötü diye bana yüklenmeyin allasen  :)


Arkadaşlar yüksek lisans tezim için lazım: üniversitede okuyan arkadaşlarınıza aşağıdaki iletiyi yollayıp anket yaptırabilir misiniz?
 

16 Nisan 2013

Yönetmenlerin Kariyerlerine Neden Olan 8 Hata

As your filmmaking career starts to grow, it’s crucial that your actions don’t strangle it in its infancy.
By avoiding the mistakes that so many filmmakers make you have a far greater chance of succeeding well beyond the first 2 years of the launch date of your career.


1. Doing Too Much Yourself

Business owners as well as filmmakers fall into this trap as they attempt to minimise costs. It can mean that you will get bogged down in the day-to-day nitty gritty, keeping you from stepping back and taking a good hard look at the future. Future planning, and with it, the ability to anticipate problems, are two important areas successful filmmakers have to keep control of. Doing too much can mean that the fire-fighting cycle just keeps repeating over and over again.
Coupled with that is the guilt associated with neglecting family and personal relationships. This often leads to exhaustion and collapse.
Why not call for extra help before you need it, and not after the cracks have begun to show, and usually, it is too late.

2. You Don’t Know What You Don’t Know

Most independent filmmakers start their career because they are really good at something. Some are really good at directing action, others have a flair for working with actors, and others are just good solid all-rounders.
What many filmmakers forget is that it is a business which involves a host of different skill sets. They forget that filmmaking requires the basic business management skills such as: sourcing new clients and work, marketing and publicity, recruiting new crew and staff, and managing the cash flow questions that any small business has. Add into this the creative mix and you have the potential for a meltdown.
Running and more importantly, developing and expanding your movie career is like growing and developing any type of business. It is unlikely that you will have the expertise to do everything needed yourself.
Successful filmmakers learn to recognise their own skills and knowledge and take action to fill the gaps in their career plan.




3. Quitting The Day Job Too Quickly

A filmmaker or screenwriter’s passion in what they are doing is usually so high that they enjoy some intital successes and revenues. They then quit their day jobs and hire premises and staff – only to face psychological and financial ruin when their early successes have been a minor blip on the long hard haul to a successful career.
Everyone needs money in order to survive. Make sure you are able to cover your monthly expenses before you ditch your day job. Often people try to get film work, but don’t know how to get work without experience.
Done correctly, you might be able to apply for funding or enjoy certain strategic tax benefits depending on your personal profile and the geographical territory you live in.

4. You Haven’t Got Anyone To Talk To

Filmmakers have career issues which often require discussion and debate. The difficulty facing most filmmakers is that they find it very difficult to find anyone they can relate to.
Certain legal and technical challenges can be discussed with an accountant or lawyer. But issues of creativity are not the issues you want to discuss with inappropriate people.
Having no network is potentially very damaging. Discussion with a trusted advisor or friend is where one finds new ideas and perspectives. Having your project and ideas endorsed is also nourishing for one’s ego. Lukewarm receptions can indicate that your ideas are not developed enough.


A small network of trusted people able to ‘get’ you and to listen and discuss ideas with you is an essential part of a filmmaker’s success.If this is your first visit to Raindance’s website, why not subscribe to our free weekly newsletter – it’s a great way to share ideas.

5. Working With The Wrong People

Filmmaking is a passionate business. It is also almost always very last minute. Add on top of that, the chronic fatigue. Under these circumstances it is tempting to hire people for production and other jobs quickly without properly interviewing and checking references.
Remember, no matter how good someone is, if there’s a difference in values, then the only questions that matter are “When will the row happen?” and “On what subject will it be?”
Always be asking yourself: how much real experience do they have? Is it relevant to what you need? Are their skills and experience complimentary to yours? Do you have mutual respect? How important will you be to them? Do they know their own limits? What networks and contacts do they bring? Will they let you talk to their previous employers/collaborators to get a feel of how they work?
As always, don’t agree to work with anyone until you feel comfortable. Make sure you don’t fall for one of the cons filmmakers fall for. And make sure you have written contracts in place for any creative collaboration.


6. Lack of self awareness

Many filmmakers are afraid of admitting their fears and inadequacies because they don’t want to lose the mantra of praise that they want to follow them everywhere. They won’t take any criticism from anyone because they don’t trust them and because they believe they know better. When confronted they usually nitpick ridiculously fine details and refuse to entertain the creative or practical suggestions from anyone else.
This makes it very difficult to develop a team, and as the word spreads, they find fewer and fewer people willing to collaborate with them.
Successful filmmakers are brutally honest about themselves. Get some vital feedback from that special and trusted friend.

7. Staying In The Comfort Zone

Most filmmakers work with the same team members over and over again. There is nothing wrong with this – except – who is challenging and testing you and your ideas?
It’s an easy trap to surround yourself with ‘yes’men. Working with people who challenge you may be uncomfortable, but it’s a whole lot easier then attending a disastrous screening of your movie because no one around you had the courage to say “hang on a minute – what about XYZ?”‘
Hip, innovative filmmakers pick up those cool ideas from outside their conventional thoughts. They learn to accept constructive criticism and learn how to deal with negative criticism.
Mixing with others will increase your chances of doing this. The more diverse your contacts (whether by sectors/age/ethnic group/gender), the more you’ll also be able to “narrow the angles” on potential incoming problems; someone in your group will have had experience of issues that you haven’t – better to learn from others’ mistakes than get extra battle scars yourself!

8. Not Knowing Why You Want To Make Movies

Filmmakers make movies for many different reasons. It doesn’t really matter why you want to make a movie. Some make movies because they want to make money. Others make movies to get a message across. Others make movies because they are attracted by the allure and glamour.
Decide what your ambitions are before you head off and attempt a career in filmmaking. Realise that your real reason for making movies will predetermine much of what you try and achieve.
By avoiding, at least to some degree, these eight common mistakes your filmmaking career has a much more decent chance of success. Analyse each of these eight areas and take appropriate action.



Best wishes!


kaynak : http://www.raindance.org/8-mistakes-filmmakers-make-that-kill-their-careers/  

08 Nisan 2013

Celal ile Ceren


İnciciler az bile yapmış panpa.

Filmin imdb notu 2.0  ve tüm zamanların en kötü listesinde. Sonuna kadar bunu hakediyor da.
Filmin orjinal bir konusu olmadığı gibi komik bile değil. Vasat bir filmde bile daha çok "tıslayarak" gülmüşümdür heralde.

Şahan'ın tv8 deki şovlarından bu kadar kalitesizleşerek uzaklaşmasına alışığız ama film yine de daha iyi olmalıydı. Zira  daha kötü olamazdı.

2/10

30 Mart 2013

Jack Reacher the Giant Slayer

Arada bir kaç iyi film izleyince kötü film izlemeye hakkım var diyor ve kendime bu kötülüğü yapıyorum.

İki tane kötü film Jack Reacher ve Jack the Giant Slayer. Birer hafta arayla izledim ve gerçekten kendime artık kötülük yapmama gerektiğini düşündüm.
Jack Reacher orta üstü puanlaına göre standart bir aksiyon. Hiç yeni bir şey yok, ekstra bir şey de yok. Zaman kaybı. 


Bryan Singer Usual Sspects'ten bu yana benim ilgimi çeken ek film daha çekmedi. X-Men serisi iyi diyebilirsiniz ama ne yaratıcılık olarak ne de hikaye anlatımı olarak tatmin edici değil. Hele bir sonu var ki: son zamanların moda devamı gelecek bakışıyla biten evlere şenlik.

İngiliz kadro fena değil ama film vasatı geçemiyor.

5/10    (iki filmin ortalama puanı)

28 Mart 2013

Searching For Sugar Man

Aramaya inanmak.



Aramaya inanmak.
Bu filmin mottosu budur.

Bir adam kendi ülkesinde hiç bilinmeyen bir şarkıcıyken kaçak yollarla girdiği `Güney afrika`da en az `elvis` kadar ünlü olacak ama bunu kendisi bile bilmeyecek. Hayranları da onunla iligli hiç bir şey bilmeyecek.

Bu iletişim çağında böyle bir şeyle karşılaşmak insanı şaşırtabiliyor tabi ki. Ama yine de Rodriguez'in hayatı da başlı başına olay.

Film başarılı tabi ki ama merak duygusunu hiç yitirmeyen ve aklımızdaki sorulara sabırla tek tek cevap veren yönetmen `Malik Bendjelloul` gerçekten yaptığı işi ustaca kotarmış. Daha 36 yaşındayken.

9/10

Detachment

Denedim ama...



Adrian broddy'nin acı çeken balık bakışları en çok bu filmde işe yaradı bence. 
Bir öğretmenlik filmi daha. Farklılık yaratmak isteyen, çocukların içinde bulunduğu durumu değiştirmeye çalışan ancak kendisiyle ilgili mevcut ve geçmiş sıkıntılarını da üzerinden atamamış bir adamı canlandırıyor. 

Film ağır işliyor gibi görünse de aslında sıkmadan düşündüreterek devam ediyor (allah beni kahretsin. düşündürten dedim). Bu film amerikan bağımsızı değil de fransız filmi olsaydı (class) gibi daha iyi tutardı. Yani kıyıda kaldığına aldanmayın izleyin. 

Amerikan History X'ten bildiğimiz Tony Kaye yine aksiyonu çok tutmadan şiddeti veriyor. Gözyaşıyla.

7,5/10

The Imposter

Hastayım, hastasın, hastalar. 


Böyle hasta insanların bir araya gelmesi böyle bir olay örgüsü yaratabilir. 
Texsaslı bir ailenin 12 yaşındaki oğulları bir gün kaybolur. Bu sarışın ince surat hatlarına sahip çocuğun 3 yıl sonra İspanyada bulunduğu bilgisiaile gelir. Anca çocuk uzamış, suratı yuvarlaklaşmış ve en ilginci esmerleşmiştir. Bayağa esmerleşmekten bahsediyorum. 

Filmi ilginç kılan kısmı ailenin çocuğu olduğu gibi kabullenmesi. 
(buraya kadar ki bölümü tanıtımda da geçmekte) 


-----------Yazının Sonrası Spoiler içerir--------------

 Olayı kısaca anlatmak gerekirse: biri ispanyada polisi arar ve  bir çocuk bulduğunu söyler. 16-17 yaşlarında korkmuş bir çocuk. Polis gider çocuğu bulur sorar soruşturur ama kim olduğunu bulamaz. Çocuk Esirgemeye verir. Onlar da bilgi vermezse parmak izi kaydını alacaklarını söyleyince çocuk amerikalıy der. Aileme ulaşım der. Telefonla polisten amerikada kayıp kişileri öğrenir birinin kendi olduğunu iddia eder. Hoppola. Faks gelir. Kayıp çocuk texsaslı sarışın. Eleman saçını boyar aile fertlerinden geleni de sessiz ürkekçe inandırır (mı)!?  Pasaport çıkartır yollarlar. Tümaile fertleri inanmıştır kayıp oğullarının geldiğine. eleman nicholas gibi dolanır ortalarda. Hatta abartıp televizyon programlarına çıkıp kaçırılma hikayelerini anlatır. Ama bir özel ajan inanmaz ve araştırır. elemanın Cezayir asıllı bir fransız olduğunu ve avrupanın nerdeyse tüm ülkerinde çocuk esirgeme evlerinde kaçak kimliklerlekaldığını ve23 yaşında olduğunu öğrenir. Sınır dışı edilir. Aile ise "bizonun çocuğumuz olduğunu düşünüyorduk. kandırıldık" der. Ama belgeselin gidişinden çocuklarının öldürüldüğünü bildikleri vgizlemekiçin böyle bir oyunun içine girince göz yumdukları ihtimali belirir. Tabi ki bunu reddederler. 

Ben de ailenin çocuğun aile fertlerinden biri tarafından öldürüldüğünü bildiklerine inananlardanım. 

-----------Yazının Öncesi Spoiler içerir--------------

  
Sonuç olarak hasta bir velet var kaybolan. 
Hasta bir adam var onun yerine geçen ve bir aile var hasta şekilde durumu kabullenen(miş gibi görünen) 

Böylesine fantastik bir hikayeyi eline yüzüne bulaştırmadan çeken Bart Layton'ın oldukça başarılı olduğunu düşünüyorum. Zira filmde gerçek kişileri kullanması, gerçekleri aktarırken (ima da bulunsa bile) tarafsız kalmayı başarmasıyla iyi bir iş çıkardığını düşünüyorum. 

Böylesine polisiye aksiyon filmi tadında gerilimi yüksek bir belgesel izlemek sık karşılaşılan bir durum değil. Son dönemde öne çıkan belgelerden biri olarak kayda geçmeli izlenecekler listesine eklenmeli. 

8/10

  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP