Life On Mars
Zachary'nin de Ian Curtis'in de idolüydü. Yıl 1970'lerdi ve o bir rock stardı.
Onu Hunger'da izlediğim zaman vampir olduğuna inanmıştım. Bu kadar soğukkanlı olmak bir insanın harcı değildi çünkü. Sonra The Man Who Fell to Earth var ki bu filmdir onun Life on Mars'ı yazacak deneyimlerin canlı sahibi olduğuna inanmamı sağlayan.
Life On Mars bir İngiliz dizisi. Kesinlikle bu diziyle birlikte ingilizlerin düzgün ve orjinal şeyler çekebildiğine inanmaya başladım. IT Crowd ve Coupling gibi komedilerden sonra, Life On Mars kesinlikle iyi bir polisiye dizi.
Sam bir gün bir suçluyu kovalarken bir araba kendisine çarpar. Yıl 2006'dır. Sam gözünü açtığında kestiremediği bir yerdedir. Kestiremediği sadece mekan kavramı değildir. Karşılaştığı ilk insan bir polistir, gördüğü araba eskidir ve yaşadığı zaman 1973'tür. Sam 33 yıl öncenin İngiltere'sinde kasap gibi polislik yapan bir karakola tayin olmuştur gözünü açtığında. Kendine gelmesi nasıl oluyorsa uzun sürmüyor. Anlamaya çalışıyor İngiliz soğukkanlılığıyla. İnsan haklarının beşiği ve her şeyin kurallara göre yapıldığı zamanından bir anda, Beyoğlundaki Hortum Süleyman gibi adamların olduğu bir karakolda ve dönemdedir. Bildiği kurallar, uyguladığı teknikler ve bir çok şey daha o yıllarda bilinmemektedir ve onları uygulamak davaları çözmesini kolaylaştırsa da karşısındakileri şaşkınlığını da arttırmaktadır. Kendisi de onların cello tarzına alışamamktadır. Kadınlara olan kaba tavırlar dizinin öncelikli komedi unsuru olması da ayrı tabi.
Sonuç olarak zamanda atlama söz konusu. Ama Lost gibi adamı yoran türden değil. Standart, bir kere olan bir şey. Ancak komadan uyanınca gerçek zamana dönülebilcek bir sıçrama bu.
Not : Dizi de kullanılan şarkılar için bile izlenebileceğini belirteyim. Sadece David Bowie değil pek çok türevi de mevcut dizide.
Not 2 : Şu ilk resimdeki adamın Mars haricinden biryerden olması ihtimali var mı?
Not 3 : "Guest Yazar" olarak bilinen bir arkadaşımın şurda Bowie hakkındaki yazısını da okuyabilirsiniz.