'en uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan'
28 Aralık 2009
25 Aralık 2009
Hakan Günday'a açık mektup
24 Aralık 2009
away we go
Gönderen Porco Rosso zaman: 22:16 4 yorum
Etiketler: 7/10, amerika, away we go, romantik-komedi, sam mendes, yol filmi
23 Aralık 2009
Okuribito - Departures
22 Aralık 2009
lie to me
Dizinin 2-3 bölüm güzel olan yalan bulma taktikleri ve dizi sırasında yalan söyleyenin aynı mimikve tepkileri veren ünlü kişilerin görüntüsünü ard arda göstermesi gerçekten orjinal, komik ve ilgi çekici.
19 Aralık 2009
Foto - Moto
16 Aralık 2009
Thirst
7/10
Not: Filmin 2 saat olduğunu da belirtmek gerekir.
Gönderen Porco Rosso zaman: 19:25 6 yorum
Etiketler: 7/10, aşık olunan sahne, Cannes, chan wook park, kore, thirst
14 Aralık 2009
the box
Gönderen Porco Rosso zaman: 19:54 1 yorum
Etiketler: 6/10, beklenen film, richard kelly, the box, the chemical brothers, video
13 Aralık 2009
11 Aralık 2009
The Brothers Bloom
filmin girişindeki hızını tüm filme yansıtamaması en önemli eksiği.
artılara geçersek. filmin başındaki göndermeler silsilesi, eleştiriler üst düzey. filmin belli bir seviyede sinema, edebiyat, dünya tarihi ve genel kültür sahibi olanlar için daha tatlı gelecektir. dostoyevskiler, diğer dolandırıcılık filmleri havalarda uçuşuyor.
rachel weisz benim için kocaman bir artı. canlandırdığı karakter sinema tarihinin en yalnız
en zengin ve en saf kızı. öyle ki inanamayıp filmin sonunda "kirli çürük ve adi" ye dönecek sandım. mark rufolo ve andryn broody cabası.
eğlenceli ve "perfect con" takıntılı filmler arasında iyi bir yerde. tabi yol filmi olarak düşünüleibilir. biraz da romantik komedi.
ben çokca sevdim "brick" filminden tanıdığımız Rian Johnson'ın filmi.
8/10
not : yazı serablog'ta ki bir yorumdan evrilmiştir.
not 2 : Sakallis ile yıllar sonra beraber izlediğimiz ilk filmdir ayrıca.
Gönderen Porco Rosso zaman: 12:08 7 yorum
Etiketler: 8/10, mark ruffalo, rachel weisz, rian johnson, The Brothers Bloom
07 Aralık 2009
Anket
500 days of summer
district 9
moon
antichrist
revanche
looking for eric
inglourous basterds
let the rigt one in
up
two lovers
olarak sıraladım ankette yer almayı hakeden filmleri. Tabi ki bu benim kişisel listemdir. Gerçi en iyi olma ihtimali olmasa da oy alacağına inandığım filmler de var.
Bu ankette adı geçmeyen ama en iyi film diye düşündüklerinizi de lütfen yorum yazarak belirtin. belki koalisyon yaparak olmadk bir filmi de birinci seçeiblirsiniz.
teşekkürler.
Gönderen Porco Rosso zaman: 19:14 21 yorum
Etiketler: 2009, anket, antichrist, district 9, liste, moon, Two Lovers
bronson
anlamsız suça meyilli olan bu adamla ilgili en kritik nokta şu : bir tek insan bile öldürmeden 26 yıl hapis yatması. tabi hayatı boyunca ünlü olma isteğine kavuşmasını sağlayan da budur.
tabi ingiliz hapishane sistemini eleştrise ve suçun önüne geçmeye yönelik ve ıslah adına bir adım atılmadığı gösterilse desaf suç işlemek için dünyaya gelmiş bir adamın hayatına belgeselimsi bir bakışdır bu film. bir bakıma da günümüzde ünlü olmanın iyi şeyler yapmaktan geçmediği ve medyanın aşırı olan şeyi direkpopüler kılmasına bir örnektir.
öyle ahım şahım değil. choper gibi rahatsız edici değil. akıcılığı da üst düzey değil. sadece aşırı bir karakterin aşırı olmaya çalışıp beceremeyen filmi.
tabi nevi şahsına münhasır bu tip post modernlik bir şekilde perdeye yansıyor.bronson'daki tom hardy ise machinist ile seviye atlayan christian bale'e benziyor.
6/10
03 Aralık 2009
Haberler
- Kitano yeni filminin çekimlerine başlayacak. Yine Tokyo, yine mafya var. Ve tabi senaryo başrol ve yönetmen de kitano.
- Bronson ile oyunculuk dersi veren Tom Hardy Mad MAx'ın yeni versiyonunda yer alabilirmiş.
- Fatih Akin Isviçredeki minare yasagi nedeniyle; Soul Kitchen'in 16 Aralik'ta Isviçre'de yapilacak olan galasina katilmayacagini açikladi.
- Paul Greengras Bourne serisinin 4. filmine yokum demiş. En azından şimdilik.
Gönderen Porco Rosso zaman: 20:39 2 yorum
Etiketler: beklenen film, bronson, Duncan Jones, fatih akın, ken loach, michel gondry, nick cave, soul kitchen, wong kar wai
30 Kasım 2009
state of play
Up
25 Kasım 2009
mammoth : nesli tükenen hayvanlar
Gönderen Porco Rosso zaman: 22:08 5 yorum
Etiketler: 8/10, festival, lukas moodysson, mammoth, Michelle Williams
23 Kasım 2009
Hayat çok yönlü (interdisipliner) (aynı zamanda "lineer" de sakallis)Loach ise bunu anlaşılır kılmanın yollarını arıyor. Aslında arıyor demek hata olur. Bunun sırrını çözmüş.Sadelik ve gerçeklik göstersi bu. İronik olan tek şey sadeliğin bizleri büyüleyebiliyor olması.
Looking for Eric bu yılın en iyleri listesine girecek. Bunu açık gönüllülükle söyleyebilirim. Loach Kiewsloski'ye olan saygısını çektiği her filmle göstermeye de devam ediyor. Bize, sinemaya ve işçilere olan saygısının ne kadar üst düzeyde olduğuaşikar.Loach bu filmiyle aileyi bir araya getiren, işçileri bir arada tutan şeyi ve insanın kendini bulmasına değiniyor. Bunları tabi ki futbol , aşk ve işçi sınıfı üzerinden anlatıyor. Evet bu adam hep böyle yapıyor bunu. Ama asla sakil durmuyor. 6 tanesini izlediğimiz "Kötülük Çiçeğini" tekrar önümüze sermiyor. Mutlaka onun formunu değiştiriyor. Üstelik bunu yaparken "form","sakil", "inter ve lineer" gibi ağdalıkelimeler de seçmiyor.
LooKING for ERIC, farklı bir film. Aynı eric cantona'nın farklı olması gibi. İngilterede Fransız olmak gibi. Kendi filmini çektirecek kadar kendinden emin, belki küstah Cantona. Bir fikrim var diyor ve en doğru adama, kendisinin de adam(!) olduğu topraklara gidiyor. Ve gönül rahatlığıyla kendini Loach'a bırakıyor.Herşeyden yorulmuş ve yıllardır saplandığı depresyondan bir türlü kurtulamayan Eric, bir cigara tüttürür ve odasında gerçek boyda afişi olan Eric Cantona'yla konuşmaya başlar. Cantona ona bolca Fransızca atasözü söyler, Eric'in bildiği şeyleri tekrar söyler ve onun hayatında değişiklikler yaratır. Kendini düşünmez, belki varolmadığından belki de gerçekten pas vermeyi, birine yardım etmeyi daha çok sevdiğinden. Ama sönük bir hayata sahip Eric'e çok güzel bir asist yapar. Her ikisi de mutlu olacaktır şüphesiz.Eric'in etrafında iyi insanlar vardır ama. Bunu gözden kaçırmamak gerekir. Reklamsız forma giyip FC United'ı tutan taraftarlar, herşeyi kitaptan öğrense de dostları için elinden gelen herşeyi yapan bir şef vesilahlı adamlara karşı bile birlik olunca herşeyi becerebileceğini bilen bolca iyi arkadaş (işçi) ve yılların acısını gözardı etmeye meğilli ve anlayışılı bir eski eş. Zaten bu nedenledir Eric'in gerçek derdi bir anda sadece üvey oğullarıdır. Ama ne zaman bir araya gelir birlik olursanherşeyin üstesinden de gelirsin diyor Loach. Ya da Eric de diyor olabilir.Bu film eric'in farklı hayatına bakmamızı da sağlıyor. Gördüğümüz, bildiğimiz ama unuttuğumuz yönleriyle Eric. Farklı olduğunu hatırlatmak için herşeyi yapan. Eric'i anlatıyor film. Eric Cantona'yı. Ben başrolde değilim diyor. Ama göz kırpıyor.
Cannes'ın en iyilerinden biri olduğu kesin. Yılın en iyilerinden de
olabilir.
Birlikte izleyecek dostlar, akrabalar ve sevgililer bulun.
Yakaları kaldırın.
El ele izleyin.
Gönderen Porco Rosso zaman: 19:04 10 yorum
Etiketler: 8/10, beklenen film, Cannes, ingiltere, ken loach, looking for eric
zombieland
22 Kasım 2009
the boat that rocked
19 Kasım 2009
Saat : Yarım
16 Kasım 2009
500 days of Summer
When Harry Met Sally nasıl zamanın ötesindeyse bu film de benim gözümde öyle. Günümüz ilişkisine layıkıyla bir bakış atıyor Marc Webb.
Tom Hansen kendi mesleğini yapmaya çaba sarfetmeyecek kadar tambel(belki de umursamaz) bir tebrik kartı yazarı. Ve bir gün, hayatının sonraki 500 gününün ilk günü oluveriyor. (Evet hepimizin sonraki 500 günü başlatan bir günü var) Ama biz Hansen'i (çavdar tarlası çocuklarında bahsi geçen Hansen'e benzer bir umarsızlığa ve yaratıcılığa sahip olsa da onun kadar serseri ve güçlü değildir) değişik günlerinin değişik ruh halllerindeyken görüyoruz. Mesela gün 344 hansen ağlar. Gün 14 Hansen vaz geçer. 45 Hansen sokaklarda dans ediyor. Gün 500 hansen mutsuz. Gün 1 hansen gerçekten umutlu. (bu rakamsal değerler "mod500" de hesaplanmıştır)
Filmin bir erkek filmi olduğu aşikar. (High Fidelity'e kadın filmi diyenler vardı. Onlar buna da öyle diyebilirler belki). Bir erkeğin aşk döngüsünü gözler önüne seren. Tüm inişleri ve çıkışlarını bizlere yansıtan. Belki tam taraflı değil (kızın ağzından çıkanları hep ikinci kere duyoyoruz zira ve mantığımız onunkiyle çakışıyor) ama erkeğin duygusal değişimini bizim taraf olmamızı sağlayarak aktarıyor.
Yani gördüğüm şeyin bir önemi yok. Ben o adamın hallerini hissediyor ve ekran karşısında kızıyor bağırıyor gülüyor ve ağlıyorum. Sanırım filmin farklı kurgu, mükemmel müzik, iyi oyunculuk performanslarından çok (ki bunlar gerçekten önemli) bana birçok filmin hissettiremediği yoğunlukta şeyler hissettirmesi önemli kılıyor bunu. şeyler diyorum çünkü hayat tek düze değil ve içinde herşey var.
Bu film tesadüfen bol alkollü yoğun diyaloglu bir gece, "Çölde Çay" konuşulduktan sonraki gün izlendi. Sanırım Port Moresby, Joel Barish ve Rob Gordon; Tom Hansen tadında adamlar. Sanırım o filmleri sevdiğim için bu filmi sevdim. Sanırım biraz daha yazarsam kişiselleşen bir yazım olacak. Öperim herkesi.
İlkbahar, yaz, sonbahar...
Evet sonbahar iyi. Orda kalalım.
9/10
Gönderen Porco Rosso zaman: 10:04 5 yorum
Etiketler: 500 days of summer, 9/10, amerika, romantik-komedi
14 Kasım 2009
we just cant do anything about it!
Alice in Chains -- 90'lar grunge'ı 90 larda bile böyle olmamıştı. Gerçek bir Seatlle albümü olmuş. 8/10
Moby -- Klibini yayınlamıştım. Lynch çekmişti. En iyi şarkılardan biri o. Albüm yine olmuş. Seviyorum bu uzaylı adamı.
Modest Mouse -- Whale Song , inanılmaz güzel bir şarkı. Albümün tamamı için bunu demek zor ama ben yine de bu grubu seviyorum.
Gönderen Porco Rosso zaman: 16:30 0 yorum
Etiketler: King of Conveince, liste, müzik, parov stelar, the national
10 Kasım 2009
Kıskanmak
Kiskanmak daha önce de yazdigim gibi oldukça önemli bir kitap. Kime göre derseniz 2-3 isim sayarim . Sayayim mi? Peki sen istedin sevgili okur.
1- Porco için önemli.
2- Missi için
3- Don Panza için
4- Sakallis için (okumasa da önemli)
Bunlar yeter simdilik.
Bu Türk edebiyati için önemli ve Kiskanmak olgusunu; "saf" kiskanmak olarak ele alan ama okuyucuyu (ve artik izleyiciyi) baska bir beklentiye sokan, kari-koca iliskisi ile üçüncü biri arasinda geçenlerden çok daha farkli boyutta anlatan bu kitap, üslup ve konu olarak sinirlarin ve zamanin çok ötesinde.
---spoiler----
Hikaye öncelikle bir kadinin kocasini altmasi üzerine kurulu gibi görünüyor. ama aslinda çocuklugundan beri abisinin güzel kendisinin (fazlasiyla) çirkin olmasinin her türlü ceremesini çeken (okuyamayan, evlenemyen ve çalisamayan) Seniha'nin abisini kiskanmasi ve ondan öç almak için türlü yollara basvurmasini anlatiyor. Evet basit anlamda bu. Ama kitabin tüm gidisati ve dönemin insan davranisi geregi böyle birsey beklenmedigi için bu hayret verici kiskançlik ve getirdikleri okuyucuyu (maalesef izleyiciyi degil) sasirtip, etkilemekte.
Demirkubuz zaten burada bir afalliyor. Kitapta verilen yan hikayelerle bu görüs desteklense de film bunu aktarirken eksiklikler barindiriyor. Kitabi okumayan biri sonu hariç bu farkli kiskanma olayini nasil yakalar bilemiyorum. Zira film içerisinde Demirkubuz etrafa yaydigi imajlarla ve konusmalarla hep bizi yönlendiriyor kocasini aldatan kadin hikayesine (tamam kitapta da böyle ama arada ipuçlari var).
Filmle ilgili sikintilari sayacagim.
- Öncelikle Berrak Tüzünataç gerçekten odun geldi odun gidecek. Buna hiç mi hiç süphem yok.
- Isik kullanimi etkiyi arttiran eski Demirkubuz filmlerindeki gibi degil. Ama buna ragmen maden ve bazi ev sahnelerinde isik ve görüntü kesinlikle mükemmel.
- Ama filmin tamamina yayilamamasi gerçekten rahatsiz edici.
- Replikler fazla zorlama çikiyor herkesin agzindan. Sakil bir konusma tarzi. (Dönem için sakil, simdi için degil)
- Bir de kitabin herseyini aktarmak için uzun uzun konusmalar biraz yorucu. Kitabin bazi yerlerini hizli geçen film bazi yerleri vermek için uzun uzun konusmalarla yorabiliyor.
- Isin ilginç yani ise filmin iyi mi kötü mü olduguna karar veremem. Çok sevdigim bir kitap, çok sevdigim bir yönetmen,normal degerlendirilse orta alti, ben normal degerlendirsem orta üstü bir film. Sanriim ortalama bir not verecegim.
7.5/10
Not: Biliyorum ki filmin etkisi üzerimde gün geçtikçe artaçak. Yillar sonra çok iyi film diyecegimi de biliyorum.
Not 2: Bu yazı, benim gibi "kıskançlık" duygusu az olan biri tarafından yazılmıştır.
Not3 : Nesrin Öztürk rolüyle ALtın Portokalda en iyi kadın ödülü aldı. Bir iki ödülü daha var ama bakmaya üşendim şimdi.
Gönderen Porco Rosso zaman: 11:50 4 yorum
Etiketler: 8/10, beklenen film, festival, kıskanmak, kitap, uyarlama, zeki demirkubuz
08 Kasım 2009
Pazar: Bir Ticaret Masalı
Gönderen Porco Rosso zaman: 12:40 3 yorum
Etiketler: 9/10, ben hoskins, festival, tayanç ayaydın, Türkiye